6 Nisan 2010 Salı

İSTESEKDE Mİ DEĞİŞSEK, İSTEMESEKDE Mİ DEĞİŞSEK…??





Değişim istemekle başlayan her değiştirilmek istenende, olması gereken, insanın içindeki değişimdir. Değişim deyip, mavi etek giyenlerin kırmızı giymesini istemek, kırmızıyı giydirir elbette. Ama kırmızıdan da sıkılınır ve çözümsel olmaz O yüzden gökkuşağını düşünmek gerekir. Ve bu renklerin karışımını da. . Dünyanın katmanlarının, güneş sisteminin, iklimlerin değiştiği evrende önce değişimin bir kereye mahsus olduğu düşünülmemelidir. Değişim eskiyi ele alarak değil, öncelikle değişen şeylerin ne olduğunun farkına varmaktan geçer. yani bireysel başlar. Aynı şeyleri düşünmesini istediğiniz gruplar, eskiden olanları düşünen, aynı kişiler değil, yönünü yeniye dönmüş , çoklu pencereden bakabilen, fikir fırtınası yaratabilen kişilerden oluşmalıdır. Olanla değil, olabilecek olanla ilgilenebilen, yok öyle değil deyip, kestirip atmayan, içlerinde ve özel yaşamlarında dahi bencil ruhu taşımayan kişilerden oluşmalıdır ki toplumsallığı konuşabilsin. Kalıpları olan insanlar veya standart insanlarla bundan böyle siyaset yapılabileceğini düşünmüyorum ben.her konuda esnekliği olmalı kişilerin. Hayat böyle çünkü her şey yerli yerince ve yerine göre. Baloda, toplantıda, piknikte giydiğiniz kıyafetler bile yerli yerincedir. Ya da zaten böyle olmalıdır ki çeşitlilik olsun. Çeşit olmadan lezzet olmaz. Yerindelik te çok önemli günümüzde.

Bir bireyin ruhsal gelişimi dahi çok önemlidir bunda. Kişiler tek bir başarıyla da değerlendirelemezler çünkü. Hele konu siyaset olunca. Ben bu konuyu sağdakiler soldakiler olarak değerlendiremem. Çünki siyaset yapanların futbol sevenler olduğu gibi olmasını isterim. Şöyle ki; futbolun kuralları vardır. Dünyadaki tüm takımlar aynı futbolu oynar ama taraftarları, sempatizanları farklıdır. Sorsanız o da bilmez belki tuttuğu takımı neden tuttuğunu. Ya o semptlidir, ya babası o takımlı ya da şampiyon olanı tutar vs. aslında seyrettiği futboldur, maça da deşarj olmaya gider. Kurallar değişmez. Onun asıl sevdiği futboldur. Daha sonra teknik direktör, futbolcu vs gelir. İşte genel kurallar içerisinde , gerçekten siyaset yapmak isteyenleri toplamak gerekir. Bu sebeple TDH nin tüm söylemlerini sevdim. Ama söylemek yetmez, uygulama sıfırsa. Ötekinin olmaması ve sevgi en önemli ögeler hala bence olması gereken. Dünyanın ve ülke yönetimlerinin de değişmez kuralları var. Önce bir genel ahlak, genel iyilik, genel kültür oluşturmak gerekir. Bu bizim ülkemiz koşullarında kolay değil. Objektif bakmak gerekirse bin tane ayrı kültürün içinde çoğulcu bir yapıyı hakikaten inananlardan oluşturabilsek bile, Bu o kadar detaylı bir durumdur ki kimi kime benzeteceksiniz?? Bunu nasıl becerebileceksiniz….. 4 mevsimli bir ülkeyiz. Her bölge insanının genleri farklı. Çok dahiyane projeler çıkarken, duruşuyla da kararlı insanların beden dillerine de ihtiyaç çok. Biz politika değil, laf üreterek gündem değiştirdik hep. Kitleleri birleştirmek yerine ise birleşenlerden bile huzursuz olduk, ayrıştırmayı seçtik. Hem de var olanları ayrıştırmayı. Oysa yapılması gereken katılmayanları katmaktı.

Ortada bir ateş yakmak isteniyorsa çok da sen gazetesin , sen kozalak biz kütük istiyoruz diye düşünmemek lazım. Evet sadece zehirli gazlara ihtiyaç yok. Ben bu güne kadar söylenen, yazılan, çizilenlerin üzerinden gitmektense, düşünüldüğü halde uygulanamamış, ya da düşünülmediğini ya duymadığımızdan ya da böyle zannettiğimizden hayalperest olmamak kaydıyla düşünülebilir olduğunu düşünüyorum. Yapılanların değil, yapılamayanların üzerinden bir kere daha pozitif ve akılcı düşünmek gerektiğini düşünüyorum.

Her şeyi fazlaca tecrübe etmiş insanların ben bilirim edası ile bilgiçlik yapması değil, sorulduğunda , boşlukları dolduracak öneriler getirmesi gerektiği fikrine sahibim. Yeni heyecanlar çok da çaylak olmamak kaydıyla heyecan katar. Heves ve enerjiler insandan insana geçişgendir. Faydalanmakta her zaman fayda vardır.

Bölgesel çözümleri ya da bölgesini bilen lider ruhların bölgesel kurallarını o ruh hallerine daha kolay uygulayacağını düşünüyorum. Sağ sol yerine doğu batı konuşmanın gerekliliğine inanıyorum. Çözemedik çünkü ne eğitim ne sağlık ve ekonomik koşullarını. İnsanların yaşam koşullarını denkleştirmeden, düşünce yapılarının denk olmasını nasıl bekleyebilirsiniz?Ayrı yeteneklere sahip insanlar gibi düşünmek gerek bölge farklılıklarını. İyi teneffüs etmek gerek. Ne batılının aklı , yaşanmışlıkları doğuluya yeter, ne doğulunun ki batılıya. Doğu , batı dediğime aldırmayın…. Karadeniz ile Akdeniz insanının farkı gibi de denilebilir. İçlerinde mutluluk olmayan hangi insanla etkinlik yapılabilir ki. farklılıklarla bir arada yaşamanın yolu, farklılıkları kabul edip, bunların psikolojik ve sosyal yapısına uygun bölgesel yöneticelerden geçmelidir. Ülke bütünlüğünü bu vakitten sonra dillere dolamanın bir faydası yoktur. Çünkü bu anlamda korkulacakta bir şey yoktur. Milliyetçilik ruhumuzda var zaten, bu kavramları kullanarak kargaşa yaratılmamalıdır.Halkı galeyana getirip, arkaya alınan kitle sadece galeyana gelenlerdir, inan değil zannedenlerdir.Bir başka seferde, başka bir şeyin peşine de gidebilirler. Bize gerekli olan bilinçli toplumdur. Taaaa savaşlardan, mücadelelerden başlayıp ahkam kesmeye hiç gerek yoktur. Çünkü bunlar o dönem için gereklilerdi. Şimdi devir değişti. Eski salçanın yemeğin tadını bozması gibi. Fazla eskileri saklamamak, bulundurmamak gerekir. Ama öğretilmiş psikolojilerimizle hareket ettiğimizden sanırım önce hepimizin bir psikolojik taramadan ya da hipnoz seansından geçmesi gerekir. Karma psikolojilerin yaşadığı bir ülkede karma politika edinmek şart olmuştur. Vatan millet Sakarya söylemleri eskimiştir.Vakit çok fazla insanların duygularıyla oynayan konuşmalar yapmak değil, çözüm üretmek vaktidir. Denenmişinde denenmişi olmayacağına göre, denenmemişi düşünmeye çalışmak daha doğrudur.

Bunların hepsinin bir ekip çalışması gerektirdiği doğrultusunda , her şeyin bir program kapsamında yapılması gerektiği düşünülürse bence tek bir program dahilinde dahi olmamalıdır. Alternatifli ve kapsamlı ve bölgelere özel programlar uygulanmalıdır. Yapılan çalışmalar da da tek bir konu üzerinde dahiyane düşünenler kümesi hazırlanmalıdır. Herkes aynı şey üzerinde mükemmeli düşünemez. Sığ düşünenlere genel görevler verilemez. İnsanları branşlara ayırmak gerekir. yazan, konuşan, düşünen, ikna eden vs. gibi. İNSAN DEĞERLENDİRMEK, DURUM DEĞERLENDİRMEK KADAR ÖNEMLİDİR. Bütünde geçmişinden hınç çıkarmaya , yeniden denemeye, yeniden kazanmaya yeltenmeden, daha masumane ve duru istekleri, gerçekleri olan kişileri seçmek daha doğrudur. TDH nin yeni yüz arayışlarını da güven ve itibar kaybetmemişlerden olmak adına doğru bulmuştum.

Bunlar sadece benim düşüncelerim. Bir ideoloji insanı olmadım. Evrende ki değişimin her an devam ettiğini gören, bilen, söyleyen bir Türk kadınıyım. Sade bir kadın vatandaş yani. En yakın an da neyin değişebileceğini gerek sezgileriyle, gerekse tecrübe ettikleriyle algılayabilen ve bu duruma tedarikli davrananlardanım o kadar..bastırılmışlıklarımızdan, korkularımızdan sıyrılıp, düşüncelerimizi doğrusu ve yanlışıyla ifade edebilsek, tartışabilsek keşke…

Bu ülkenin birinin düşündüğünü uygulayan değil de,,,, kendi düşüncesini de katabilen, dolayısıyla düşünebilen insanlara ihtiyacı vardır. Ufuk açmak gerekir, bilinç düzeyimizi geliştirmek gerekir…. eğitim şart….!!

Siyasette hedef koyma cümlesini bile sevmiyorum. Ne demek o öyle rüşvet ister gibi?? Hedef koltuğa oturmak olmamalıdır. Hedef çalışmak, geliştirmek, bütünlemek, üretmek ve sonucu almak olmalıdır. Kendinde karşılığı büyük bir maneviyat içermelidir. Partiler ve koltuklar ego tatmin yerleri değildir.anlayış, algılayış biçimimizi gözden geçirmek gerekir. Gönüllü yapılmayan her iş gibidir aslında…GÖNÜLLÜ , CANIGÖNÜLDEN OLMALIDIR.

Yine içimde ki kadın çok konuştu, farkındayım….

Dostça ve hoşça kalın….

HARİKA SAN..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorum yaz