10 Ağustos 2011 Çarşamba

her yürekte bir görev vardır...siz tamirci misiniz??? yerinizi belirleyin tahtınızı hazırlayın:))







korkular, kaygılar, olumsuzdan başlayan düşünceler derken yedik koca bir ömrü...çelişmeyecek gibi de değildi.bir okuduk ki...bunların hepsini düşünce de oluşturup böyle kişi ve olayları çekmişiz..yalandan korkup, yalancıyı,,,ihanetten korkup,pervasızı,,başarısızlıktan korkup, işsizliği, merhametsizden korkup, adi bir ruhu...mutsuzluktan korkup en mutsuzu... yenilgiden korkup,,akıntıya kürek çekercesine aynı olay ve kişiyle mücadeleyi.... ben kendi adıma ,kendimi gerçekten eleştirebilen ve kendime,kendim için, daha gelişmiş,daha taze, daha yapıcı düşünceler yaratmak adına doğru cevapları verebildiğimde, hayretler içinde seyrettim,hayatımın geçen bölümlerini...

bir tespit yaptıktan sonra,doğal olarak korku da yaratmış oluyoruz...diyelim patron kötü...hakkını vermedi,,maaşın az.bu tespit, aynı zamanda bir endişe de yaratıyor.....ya bir diğer işte ki patronda böyleyse????? diye..!! ısrarla olduğunuz yerde kalıyorsunuz ve aman hiç değilse mesai arkadaşlarımdan memnunum deyip,haksızlığa tahammülü seçiyorsunuz. işte bu tecrübeyle sabit durum,kaygıyı da yanına alıp bu vesileyle kendi tekrarını oluşturuyor...

ilişkilerde de böyledir çoğu zaman..çoğu zaman değil böyle işte..!!uyumlanamadığınız bir ilişkiniz var...ama alışkanlıkta yaratmış,,ve siz aslında, demek ki bağımlı da bir kişiliksiniz...e daldan dala atlamakta bir hüner.. zaten önceden öğretilmiş mahalle baskısı da üzerinizde:)))hatta en kötü zamanlarınızı bile çabucak unutup,ayaklarınızın yerden kesildiği,zamanın durduğu,,,bir dokunuştan aldığınız, o tarifi zor,sonsuz enerjiyi nereye akıtacağınızı bilemediğiniz anlara odaklanıp, yine tabiri caiz ise taklaya geldiniz:)) odak noktanız o tarifsiz an....tecrübeniz; herifin aynı mal oluşu:))) değiştiremediğiniz düşünce; ya diğeri de böyleyse, korkunuz; üzülüp,kahrolmak......istemiyorum istemiyorummmm,,ben bunu hak etmiyorum yerine,,,aynı düşünce de üzüntülü kalıp,,,feryat figan,salya sümük olmak yerine...düşünceyi o kişi ve yaşanılmıştan alıp....kendimizi mutlu eden,güven veren başka bir zamana taşıyıp önce frekansımızı, içsel başka bir mutluluk düşüncesiyle yer değiştirip yükseltmek...!!!! işte başlangıç anı...herife ve size yaptıklarında takılı kaldığınız an,,,,o enerjiyi çalıştırmış oluyorsunuz...dolayısıyla,,aynı şeyi yeniden yaşıyorsunuz...söz konusu kişi gidip,yeni kişi edinsenizde,eski kişiyle ilgili düşünce de sabit oluşunuz, size tekrar aynı tecrübeyi yaşatıyor... yani adamı değiştirmeden önce ,düşünceyi, inancı,niyeti ve buna bağlı olarak davranışı değiştirmek,mutluluk kapısını aralamak oluyor işte...

insanları değiştiremediğimize göre biz,fikrimizi,yönümüzü değiştirmeliyiz...evren o kadar bonkör ki,,niye kıt ve parantez içindeki küçük mutluluklarla idare edelim?? niye bizde var olan enerjiyi,,içimizde var olan tüm güzellikleri birinin sömürmesine ve sizden alıp,,keyfine bakmasına hizmet edelim...itinayla yaratılmış varlıklarız..her birimizin,diğerinde olmayan yetenekleri,huyları var...şu kainatın işleyişine bir bakın hele....elin eksik yaratılmış ve kendini tamamlayamayan adamıyla,,gözlerinize ve o güzelim kalbinize perde çekip, işkence etmeye değer mi... alışverişin olmadığı bir ilişkide hep kendinizden verip,,azalmaya gerek var mı?? kendinizi test ettiniz..siz güzel seven bir yüreksiniz....ve bu yüreğe değer verecek nice güzel yüreklerle dolu etraf.... kendinizi yürek tamircisi ilan edip,karşınızdakinin,her bir kaybolan parçasını sizden verirseniz.....size ne kalacak..işleyişe aykırı durulmaz...bu bir alışveriş..sahnedeyiz ve alkışlanmadan olmaz....takdir gördüğünüz,,,beden dili olan,,sevgi sözcüklerini sizden esirgemeyen ,kendini bulmuş,ne istediğini bilen insanlarla..kalbinize kanat takıp yaşamak varken...gökyüzünün mavisine yeniden aşık olmak,,küçücük bir çiçeğe şefkat duymak varken..dudakları sarkıtıp, mutsuzluk yaratmanın ne manası olabilir... anınızı mahvetmek ve mahvedilmesine izin vermektir en büyük günahınız...

ilk kural bizi üzen şeyin,,gerçekten bizi üzmüş olduğunu kabul etmek,,,sonra onu yine de sevgiyle ve teşekkürle uğurlamak...varsın onun yolculuğu ne kadar uzun olursa olsun..herkes kendi seçimini yaşıyor..niye kendinize ya olmamış,,ya da çürük bir meyva seçeceksiniz ki??? kendinize olan sevginiz bu kadar mı yani??? şu zenginliğin içinde,hiçbirimiz kendimize fakirliği yakıştıramayız.. GÖNÜL ALMAYI, ÖZÜR DİLEMEYİ BİLMEYENİ, BUNA TENEZZÜL DAHİ ETMEYENİ ,HATASININ FARKINDA OLMAYANI,İÇİNDEKİ ŞEYTANA YENİK DÜŞENİ,EZİP ,ÜZÜP GEÇENİ,,HATTA HAKLI BİLE OLSA SİZDE SEVGİSİYLE VARLIK GÖSTEREMEYENİ,,SEVMEYİ SEÇMEK KENDİNİZE İŞKENCEDİR...herşey, hepimiz için eşit...herşeyden ççookkkkk var...acılara tutunmak yookkkk.....!!!! kendimizi olumsuzluklardan arındırdıktan sonra......hep olumluyu yaratacağız...olumludan olumluya gidiş yolunda,,rüzgar öyle güzel esiyor ki...karşı koymak imkansız....lügatınızdan AMA ları, ya olmazsaları çıkarın...sonsuz ve güçlü bir inançla kendi hayatınız yaratın....:)))) sihirli değnek elimizde ve çoğumuz bunun bilincinde değiliz:)))

bugün bilgiç günümdeyim:)))

SEVGİLERİMLE

HARİKA SAN...