31 Aralık 2009 Perşembe

hanımlarrr bu öğütler bizeeeee Betûl Mardin'den ....demedi demeyinnn:)))




Turkiye’de boyle bir kadin, 1926 dogumlu ama enerjisi benden cok! Dunya ve Turkiye tarihinde cok onemli bir insan. Halkla İliskiler mottosunu Turkiye’ye kazandirmis kisi, cok basarili bir Turk kadini, super sempatik birisi konusurken yasina bakmaksizin ‘Olur mu Abi?’ Bu nasil iş Abi? diye Abi Abi diye konusan, akademik kariyerin ve insan yasaminin doruklarinda olmasina ragmen Universiteden yeni mezun olmus bir kiz gibi daha yapacak cok isim var abi tadinda olan, konusmalarini dinlerken super zevk aldigim saygı duydugum teyzecik : )
” Betül degil benim ismim, Betül Keçi demek ulan!” Benim ismim sapkali U ile yani Betûl Betûl, Meryem anaya verilen Bakire isminden geliyor.” diyen 83 yasinda hirsli bir kadin.
Babası Universiteye yollamamis kendisini Erkeklerin bacaklari kizimin bacaklarina degecek, dusuncesiyle, tabii Betûl hanım gitmis universiteye, yillar sonrada babasina ;
‘ Merak etme babacigim artik bacaklarima erkek bacagi degmiyor, artik hepsi benim karsimda beni dinliyor’ diye mektup yazmis.

81 yaşindaki Haldun Dormen'in eski eşi 82 yaşındaki Betûl Mardin'den kadınlara öğütleri
1. Her sabah spor yapacaksın. Günaşırı filan değil evladım. Her sabah.
2. Hep çalışacaksın. Üreteceksin. Beynin meşgul olacak, hep koşturman gereken işler olacak.
3. Günceli takip edeceksin. Haber izle, dergi, kitap, gazete oku. Gündemi yakala. Her konuda kendini “update” et. Yeni çıkan kitapları da bil, yeni açılan lokantaları da, bu sene moda olan renkleri de.
4. Evlilik ise şart değil, kafanı takma. Gerekli de değil. Hatta şöyle söyleyeyim: One problem less! (Bir problem eksik!)
5. Çocuk meselesine gelince... Ha işte, burada akan sular duruyor. Yapabiliyorsan yap. Birini bu kadar çok sevmek, onun sorumluluğunu taşımak sadece onu değil, seni de mutlu eder. Doğurmayacaksan, evlat edin. O zaman da senin çocuğun değişen bir şey yok. Evlat edinmeyeceksen de, manevi çocuğun olsun, birini okut, geleceğini şekillendirmesine yardımcı ol.
6. Günde bir kere et ye. Mutlaka her öğün sebze ve meyve ye. Kusura bakma, ben tatlı severim. Tatlıdan uzak dur diyemeyeceğim!
7. Ölümden sonra yaşamak istiyorsan, günlük tut. O küçük notlar, hem kendi hayatının tanıklığı, hem de yarına kalan bir bilgi kaynağı. Mesele benim babam, hiç üşünmeden 60 sene boyunca her gün Ece Ajanda'sına o gün olanları yazmış. Hâlâ açıp okuyorum ve çok faydalanıyorum.
8. Olumlu olacaksın.
9. Bazı şeyleri kabul edeceksin: Bütün kadınların seni sevmesine imkân yok! Demek ki bazı kadınlara dikkat edeceksin.
10. Erkeklere gelince, aynı anda birkaçını sevmeyeceksin. Ama onların böyle bir yeteneği olduğunu bileceksin!!!

2009'da feys'de duvarım da neler olmuşşşşş:))))))


3 günlük dünyayı 4 dün yapmak istedim olmadı, kargadan başka kuş tanımam dedim ortalık karıştı...herkez ilişki durumu diye bişiler yazıp durdu bende bulayım şunu nerde dedim buldum.serbest ilişki dedim yorumlar forumlar bitmedi. eşşek sevdik sucuk yapalım dediler, karga sevdik sevmez olaydık:)))) angutta karar kıldık. 366.gün 25.saat 13. ayda fayda etmedi... allaaa alllaaaaaa.alın sakin sakin şiir okuyun. bakalım şimdi nolucak. burdan şarkı yollanıyormu ki arkadaşlaarrr???

facebook 'un 2009 de kalan duvar yazılarımın toplamını yazmıştım bir ara. o zaman hatırlarsınız feys bu kadar kapsamlı değildi. sadece notlar paylaşıyorduk. 1 yılda kaç kere değişti sayfalar:)))) o da geldi geçti. yeni değişim ve gelişimlere..... bakalım daha neler olacak:))))))

sevgilerimle..!!

3 ' ü bir arada olsun...!! maksat muhabbet olsun:)))))

düşünüyorsun....bir yerde, bir vakit, bir şeyi,
gidiyorsun... o yaşadığın ana..
dönüşünde bakıyorsun ki...düşünce de kalmamış!!!
çünkiiiii
düşündüğün şeyde..yaşadığın gün gibi
BİR ANLIKMIŞŞŞ..!!




PENCERE

tek pencereden bakmayınnn deyip ahkam kesen ben..
oda oda gezdirip,,,!!
iyi görünsün diye, cam silen yine ben..
çok pencereli düşünmeyi önerip....
vasistastan bakan,,,,!!!
ve var YAAA
hiçbişey göremeyen yine BEN...

kasım 2005..




BUGÜN BEN

Bu gece hava bende lodos,
BEEKKKLLEE
yağmur geliyorrr...,
Poyrazımdan korkulur,
Fazla esiverincee......
Elektrikler gidiyorr!!!!:))))
Karanlığı da severim ammaaaa
BEN karanlık yaptıkçaa...

mosi kuaför.... yani mos ismail, yani mahallemden,yani senden, benden, bizden:))




neden mosi???? uzun yıllar muammer bey'in yanında çalıştığı için mosi. mos'dan gelme. muammer bey, mos zincirlerini kurunca, suadiye beymen'de ki mos'a geçmiş. ismail özdemir 1973 doğumlu, güleryüzlü, hevesli, beyfendi bir insan. mesleği muammer bey'in yanında öğrenmiş. okul orası herkes için diyor. 10 yılını vermiş. ustasının titizliğini, salon işletmesini hep örnek almış ve artık kendi işini kurmaya karar vermiş 1999 yılında. ve zaten memleketi olan çanakkale'ye gelmiş yüreğinde binlerce anısıyla...
sistemin aynısını taşıdı ismail buraya. dekoruyla , çalışanlarıyla hizmetiyle, çok takdir ediyorum onu. beni de kurtardı her ay akmerkez'de ki mos' da cengiz bey'e gitmekten. elimin altında işine düşkün, yenilikci bir kuaförüm var artık 10 yıldır. çalışanlarıyla dialoğu da güzel. yanına giren yıllanıyor özlem hanım gibi.. hülya ile burcu'yu da unutmadım tabi... yani iyi de bir patron...!!
loreal'in en favori, en gözde salonlarından biri mosi. bu sebeple gezmediği yer kalmadı. las vegas, los angeles, rio de janerio, paris...!!! paris'e fuar için defalarca gitti. ürünleri yakından takip edip, getiriyor salonuna. sırada phuet adası varmış şimdi:)))) gez bakalım ismail sennnnn...!!! thai masajı yaptır orada..:)) inşallah bir daha tsunami falan olmaz.. senin için araştırdım.... aslında bana oradan ne getirebilirsin diye araştırdım:)))) kalay işlemeciliği meşhurmuş oranın. alırsın artık birşeyler bana değil mi:))))) alırsın alırsın....!!!!
mesleği o kadar seviyor ki piyangodan para çıksa yine bu işe devam ederim diyor. azıcık deli mi ne:))) şaka bir yana ciddi büyük ve güzel hedefleri var. yeni yılda herşeyin gönlünce olması dileğimle ismailciğim...tüm mosi kuaför çalışanlarına sevgilerimle.......

30 Aralık 2009 Çarşamba

Çanakkale Saat Kulesi...eskiden saat başı çalardı saati de..!!!









Çanakkale Saat Kulesi

Çanakkale Saat Kulesi Sultan IIAbdülhamid döneminde 1897-1898 yılında Cemil Paşa tarafından yaptırılmıştır Bazı kaynaklarda da Çanakkale Konsolosu veya tüccarı İtalyan Vitalis Gaptirole’nin saat kulesinin yapımı için on bin altın gönderdiği yazılıdır Saat Kulesi kare planlı, aşağıdan yukarıya doğru incelen prizma planlıdır Kesme taştan yapılmış olan kule bir balkon, üç silme ile dört bölüme ayrılmıştır Bunun üzerine de çanın asıldığı çokgen gövdeli bir köşk yerleştirilmiştir Bu köşkün altında dört yöne doğru yuvarlak kadranlı birer saat bulunmaktadır Kulenin iki ve üçüncü katlarında hafif sivri kemerli aydınlık pencereleri bulunmaktadır Kuleye güney cephesindeki bir kapıdan girilmektedir Ayrıca kuzey yönüne de yuvarlak kemerli bir çeşme yerleştirilmiştir Çeşmenin mermerden yalak ve ayna taşı bulunmaktadır Saat Kulesinin kaidesinde çeşmenin silinmiş olan bir kitabesi bulunmaktadır

T Hancıoğlu’nun okuduğu bu kitabe:

Pir şehinşahın zülal-i himmeti eyledi reyyan milleti
Barek Allahu hazret-i Abdülhamid oldu her ferdin medar-ı raveti
Ya ilahi sen bağışla millete iştimal etti cihane niğmeti
Munteşir envari şavi seraser herkezin artmakta mesudiyeti
O makkarrı hemişe hayr endişenin ola her yıl ömrünün her saati
Bunda saat var, burcunda var nazıra, çeşme var, ayine var kıldikkati
Birde afatı savaıktan masum eylemek üzre konuldu aleti
Bahusus etti Cemil Paşa gibi bundan gayrituri çok hizmeti
Hazreti Mevla müesser eylesin nice umrana o hali hasleti
Hame ran ol zevkaı şükran eyle astikanın işte budur himmeti
Aleti tezyin eyleyip tarihini söyle yahu geldi eşref saati


Sene 1313 Ketebehu Recep Yesari

28 Aralık 2009 Pazartesi

yağ satarıımm, bal satarımm, ustamm ölmüüşş, ben satarımm:))) nerede ÇOCUKLUĞUMUZ..!!!


ÇOCUKLUĞUMUZDA...



Bizim çocukluğumuzda annelerimiz çalışmazdı.Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım.Hatta Babanım bile anahtarı yoktu. Annem evimizin bir parçası gibiydi, hep evdeydi.Her yere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktu ki.....En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı.Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani.Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık.Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya,zıplaya yürüyerek gelirdik. Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi.Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık.Annelerimiz bu durumu bildiklerinden kardeşlerimizle bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi.Mahallemizdeki teyzeler Annemiz gibiydi. Susayınca girer evlerine su içerdik.Ya da pencereden bize bir sürahi bir bardak uzatırlar,hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik.Kısacacı evine gidip gelen (...ki;sadece çişi gelen giderdi evine)elinde mutlaka yiyecekle dönerdi.Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de gönderirdi.Bu bazen bir kurabiye, bazen bir meyve olurdu.Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık.Çok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi.Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştırırlardı bizi... Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı.Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz,onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi, en fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık. Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık.Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık.Azar işitip, acillere taşınmazdık. Düşerdik ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik. Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.Ben bizim çocukluğumuzu çok özledim.Sokaklarımız ruhsuzlaştı sanki. Komşumu tanımıyorum ama evinin camında, temizliğe gelen kadını haftada bir görür kolay gelsin der konuşurum.Onun dışında orada kim oturur hiç bilmem.Evimizi kendimiz temizlerdik, kapı silmece; bilmem kaç kuruş hepimizin elinde bezler güle oynaya bitirirdik işleri.Evlerimiz var, içinde yaşayan yok. Parklarımız var, içinde oynayan çocuk yok.Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks binalar, ışıl ışıl vitrinler, girip çıkan yapay insanlar...Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz.. Tahta iskemlelerimizde oturan yaşlılarımız, onlara dede, nene diyehatırını soran çocuklarımız yok oldu.Ben kapılarında 'vale'lerin, 'bady'lerin beklediği yerlerden hep korkmuş çekinmişimdir.Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp, taksidini bitiremediği arabanın anahtarını, hiç tanımadığı birine vermek ters gelir bana.Benim değildir bu kültür. Ne ruhuma, ne kültürüme ne de cüzdanıma hitap eder.Nedir bunlar? Reklamlarla desteklenen beyni, ruhu ele geçirilmiş insanlar olduk. Birbirimize yabancı, yalnızlıklarımızla yaşar olduk.İyi de neden böyle olduk ? Biz mi istemiştik? Yoksa birileri mi böyle istedi?..



NOT: bu güzel yazıyı kimin yazdığı bilinmiyor. mail yoluyla deniz ergin arkadaşım ulaştırdı bana. paylaşmak istedim hemen. hep eskiler diyorum. kim yazmışsa ne güzel anlatmış. eline koluna yüreğine sağlık. haberi olmasa da sevgilerimi yolluyorum bu isimsiz arkadaşımıza..!!!

27 Aralık 2009 Pazar

bulmaca, bildirmece..!! Çanakkale Aynalı Çarşı ve türküsü....!!!!





Çanakkale Aynalı Çarşı

Çanakkale merkezindeki Aynalı Çarşı’nın ilk yapımı ile ilgili bilgiler kesinlik kazanamamakla beraber bir takım iddialar vardır. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde bu çarşıdan söz etmiştir. Bazılarına göre de Gelibolu çıkarması sırasında Quenn Elizabeth zırhlısının Çanakkale çevresindeki Türk tabyalarını bombaladığı sırada yıkılmıştır. Çarşının 1921’den sonra giriş kapısı dışındaki bölümleri harap olmuş ve kullanılamamıştır. Çanakkale ile ilgili resmi belgelerde de bedesten arsası olarak söz edilmiş ve daha sonra bu arsa üzerine 14 dükkan yapılmış, 1967’de de üzerinde kadastro uygulaması yapılmıştır.
II.Abdülhamid döneminde, 1889’da Çanakkale’nin önde gelen Yahudi ailelerinden Halyo, bu çarşıyı yaptırmıştır. Bazılarına göre de çok daha önceden yaptırılmış olan bu çarşıyı Halyo onarmış ve kullanıma açmıştır. Bu çarşının İstanbul’daki Mısır Çarşısı’nın küçük bir minyatür örneği olduğu söylenmektedir. Üzerinin küçük kubbelerle örtülü olduğu, içerisinin de çokgen köşeli pencerelerle aydınlatıldığı kaynaklardan öğrenilmektedir. Çarşıda daha çok cep aynaları satıldığından ötürü Aynalı Çarşı ismi buraya yakıştırılmıştır.
Çanakkale’nin sembolü olan Aynalı Çarşı’nın onarımı Çanakkale Belediyesi’nce yapılmıştır. Günümüzde iki katlı olan çarşının dış cephesinde sıra halinde dükkanlar bulunmaktadır. Ayrıca içerisinde bir koridor çevresinde odalar sıralanmıştır.



ÇANAKKALE TÜRKÜSÜNÜN ÖYKÜSÜ

Çanakkale türküsü ne zaman doğmuştur? Yani bu türkü Çanakkale savaşları başlamadan önce mi yoksa harp sırasında mı yakılmıştır? Aslında bize bu soruları sorduran elimizdeki bir mektuptur. Söz konusu mektup Emrullah Nutku’nun “Çanakkale Şanlı Tarihine bir Bakış” adlı eserinde yer elmaktadır. Mektupu yazan Emrullah Nutku’nun kardeşi Seyfullah’tır. 1903 doğumlu olan Seyfullah savaşın arifesinde Çanakkale Sultanisi (lisesi) 1. sınıf öğrencisidir. Seyfullah, Çanakkale’den, üzerinde 29 Eylül 1914 tarihi yazılı olan bir mektup yollar ailesine.
bu mektubun içinde geçmektedir “Çanakkale içinde Aynalıçarşı, Anne ben gidiyorum düşmana karşı”. (mektubun tamamını http://www.baktabulum.com 'da bulabilirsiniz.)

Kösemihal, Musiki Mecmuası’nda bu türkünün Çanakkale savaşları sırasında yeniden hazırlanmış ve zamana uygun mısralar araya katılmış bir türkü olduğunu, asıl türkünün daha eski olup Çanakkale’de öldürülen bir delikanlının ağzından yakılmış bir ağıt olduğunu hatta Bay Vahit Lütfi’nin bu türkünün 1. Dünya Savaşı’ndan çok önce söylendiğini kendisine anlattığını bildirir.

Kevser Hanım tarafından bestelendiği belirtilen ve ikişer mısralı on iki bentten oluşan marşın sözleri şöyledir:

Çanakkale Kahramanlarının Hatırası
Atar çavuş atar vururlar seni
Ölmeden mezara koyarlar seni
Of gençliğim eyvah

Çanakkale içini duman bürür
Kırk altıncı fırkanın namı yürür
Of gençliğim eyvah

Çanakkale içinde dolu bir testi
Analar babalar ümidi kesti
Of gençliğim eyvah

Çanakkale içinde sıra serviler
Altında yatıyor aslan şehitler
Of gençliğim eyvah

Çanakkale boğazı dardır geçilmez
Kan olmuş suları bir tas içilmez
Of gençliğim eyvah

Çanakkale içinde bir sarı yılan
Osmanlının tayyaresi durdurur divan
Of gençliğim eyvah

Çanakkale sende vurdular beni
Nişanlımın mendiline sardılar beni
Of gençliğim eyvah

Çanakkale sende yatar bir selvi
Kimimiz nişanlı kimimiz evli
Of gençliğim eyvah

Atar ingiliz atar pişman olursun
Kan alıcı fırkaya kurban olursun
Of gençliğim eyvah

İstanbul’dan çıktım başım selamet
Çanakkale’ye varmadan koptu kıyamet
Of gençliğim eyvah

Çanakkale seni duman bürüdü
Ali Kemal Bey’in namı yürüdü
Of gençliğim eyvah

Tayyare ile uçarız, dağlar aşarız
Bize tayyareci derler, düşmanları yıkarız
Of gençliğim eyvah.






26 Aralık 2009 Cumartesi

yıldönümünüz kutlu olsun....!!!!! canım annem, babam.. bu da benim size armağanım olsun..:)))









annem ve babam..... tam tamına 40 sene olmuş evleneli. 29 aralık yıldönümleri......yağmurlu bir günmüş. belkide o yüzden çok seviyorum ben de yağmuru:)

babam aslında rahmetli ali dedemin arkadaşıymış. annem, mehmet abi dermiş babama. nereden nereye kısmet işte evlenmişler. düğün resimlerine bakıyorum da annemin yüzünde ki ifade tam bahtiyar bakire:)))))

çok gezerlerdi. onları hiç ayrı hatırlamam. izmir fuarı senin, çakıl gazinosu benim. annem de havalı kadınmış, otrişli, postişli, peruklu o yıllarda. çanakkale'nin ilk ehliyetli ve arabalı kadınlarındandı. babam, anneme aldığı bir pırlanta yüzükte aldatıldığını düşündüğü için, pırlanta mağazı açmıştı. o zaman ki sıkıyönetim komutanı rahmetli ilhan aloğlu'nun oğlu cem abi dururdu orada. şimdi 60-63 doğumlu çoğu insan ondan almışlardır evlilik takılarını. canım daha da anlatmak istiyor. gerçi, anlattıkca da tuhaf geliyor. şimdi düşünüyorum da babam ne çok sevmiş annemi. babamın işyerinin üst katında fevzi'nin kürkcü mağazası vardı. işleri bozuk diye, babam oradan bir sürü kürk almıştı:))))) bununla da kalsa iyi anneme doğum gününde sürat teknesi hediye aldı....!!!!! musa kullanırdı onuda. assos'da yol, iz yokken, kozlu altından bizim oraya onunla giderdik. sanırım benim babam nası deniiiirrrrr manyakmıymış neeeee biraz:))))))

dahiyane adamdır gerçi!!!. ticaretinde hep öncü olmuştur. hizarıda vardı ama onu anneme almamıştı:))) küçükken bizi dardonos tepesine götürür, oradan karşıya teleferik nasıl kurulur diye düşünürdü. boğaz var ortada :)))))

yaşlandılar tabi şimdi. babam hala çiçekle gelir annemin mağazaya, kendi mağazasından gelirken. kavgalarını da hiç duymadık biz kardeşimle. anca beraber kanca beraber yaşadılar hep. huzurlu bir evden çıkınca, şaşırıyor insan hayata. hatta uzun yıllar şaşkın yaşadım desem yeri. ne küfür duydum evde, ne şiddet yaşadım. ne kumar oynadı babam ne de hovardalığını biliriz.

el ele fotoğraflarını koydum yukarıda. annem kızar şimdi başka bulamadın mı gözümüz kapalı çıkmış diye bana:))) hoşuma gitti el ele oluşları.

canım annem babam tanrım sizi birbirinizden ve bizden hiç ayırmasın.......hep el ele, sevgiyle, huzurla yaşayın..... yıldönümünüz kutlu olsun. nice senelere!!!


sizi çoookkkk seviyorruuummmmmmm..!!

haydi beyler bayanlar çarşıyyaaaaaa..!!!! gelin peşimdeennn bakınalım biraz:))
























malum yeni yıl, herkes hediye bekliyor. bakalım bakalım çarşıdan neler alabiliriz. aslında yine eskilere dönmeden edemeyeceğim. lions klup, vitrin yarışmaları düzenlerdi yeni yıl üzeri. hatırlayanlarınız bilir. anafartalar oteli'nin karşısında togo mağazası vardı. gülfer idi sanırım hanımın ismi. ne yaratıcı kadındı o. harika vitrinler yapıp birinci olurdu. bir keresinde de annemin mağazası san optik birinci olmuştu. en güzel balkon yarışmaları bile vardı o yıllar. biz derya apartmanında otururken karşı komşumuz altındiş birinci olmuştu onda da:))))) altındiş adını annem taktı ona, altın dişleri vardı, çok dedioducuydu kulakları çınlasın:)))) ama çok güzel çiçek bakardı. balkonu sardunyalarla doluydu. ne yalan söyleyeyim haketmişti birinciliği.


gelelim bizim çarşıda nerelere gideceğimize. bayanlara ne alınırdan başlayalım. giyinmeyi severiz biz. o zaman size ke-zu'yu öneriyorum. envayi çeşit seçenek var. elbise, takım, tuvalet,bluz pantolon. zuhal iyi esnaftır, kardeşi kemal'de öyle elbette:)))) doğru iş bankası sokağına gidiyorsunuz, köşede hemen.
başka ne severiiiizzzz takı severiz..!! takı deyince yeşim gelir akla.... zaten o kadar çok konuşur ki alıpta dönmek istersiniz bir an evvel:)))) şaka bir yana mükemmel takılar tasarlıyor kendisi. renk ve çeşit cümbüşü var içeride. brova yeşim yaratıcı insanlara bayılıyorum. onunda işyeri kargolar caddesinin başında hemen.


eeevveett çamaşır severiizzz. hele yılbaşı rengi kırmızı bir tane muhakak alıyor her kişi. o da kolay. çarşıda arzum iç giyim var. tam garanti bankasının karşısında. görmüyorum onu da ne zamandır benden de selam söyleyin. fiyatlarıda çok uygundur ve sabırlı satıcıdır çok:))))


kadın olur da, hiç altın, pırlanta sevmez mi???? diğerlerine göre pahalı olur elbette ama, bayılır tüm kadınlar. sedat abimiz var eşi ayşe abla ile beraber çalışırlar. yılların kuyumcusu. babam ve eşim kuyumcuydu benim. dolayısıyla başka kuyumcuların vitrinlerini pek bilmem. gamze amerika'dan geldiğinde uğramıştık. o zaman gördüm ne kadar zevkli ve zarif seçimleri olduğunu. bir de tatlı dilli ve şakacıdır, ikramkardır sedat abi.:))) nar suyu içirmeden salmaz...!! yakamoz kuyumculuğu da söylemeden geçemeyeceğim. zira batuhan şeker çocuk. onlara birşey bozdurmuştum geçenlerde. fazla para vermiş bana yanlışlıkla. tam bankaya para yatırırken buldu beni yanlışlık olmuş abla fazla vermişim diye:)))) bol bol yeni yıl hediyeleri varmış bu yıl müşterilerine.


bir de beyaz eşya sever hanımlar. ya da küçük elektirikli ev aletleri. aydoğan beyaz çarşı var bunun için. kararsız kalırsınız ne alayım diye dolaşırken içeride. kahve makinasından, şarjlı süpürgeye, buzdolanından, fırına kadar herşey var, bosch marka


az kalsın erkan'ı unutuyordum bak. carrefoursa'nın içinde. tefal'in ürünlerini satıyor. neler neler çıkardılar artık. ne güzel eskiden bir kalaylı tencere bilirdi insanlar. sonradan da emayeler çıktı.


diyecesiniz ki beylere ne alınır hiç bahsetmemişsin. beyim yok uzun zamandır hiç hediye almadım hahahahhaahahyyy:)))) alıverin bir şeyler işte. nasılsa çok mutlu olmayacaklardır, onların parasıyla onlara birşey alınca:))))))))


ama yine de siz bizim cahit'e bir uğrayın. yarasa cahit, japon cahit, lee cooper cahit, igs cahit..... onun da o kadar çok lakabı var ki:))))) şimdi artık tween cahit. bayılırım tween'in kalıplarına. cahit'de yılların esnafı, uğraştırmaz sizi, buluverir eşinize göre hemen birşeyler.


şimdilik aklıma bu kadar geldi. haydi herkese iyi alışverişlleeeeerrrr:))))

25 Aralık 2009 Cuma

ayna ayna güzel AYNA..!!! söyle en yırtık kiiiiimm:)))))



odamda öylece yerde oturduğum bir gündü. dolap kapağımın içinde ayna vardı benim. kapak açık duruyor öyle. arkadaşım gelmiş bize. girdi odaya birşeyler anlatıyor hararetli, hararetli bana. dinleyemedim onu gülmekten. gözüm takıldı aynaya. ordan gördüm yani onun yırtığını:)))))


GÜLÜYORUM KATILA KATILA,

GÜLÜYORUM KAHKAHALARLA,

SANA DEĞİL....!,

ARKANDAKİNE MERAKLANMA.

ARKANDA NE VAR BİLİYOR MUSUN????

AYNADA YANSIYAN YIRTIK YERİN :))))))


sene 1988


gelmeyeceksin sandım 2010.... kaç 365 gündür seni bekliyorum:))))



























eskiyor işte, bazen güzel güzel, bazen acı acı eskiyip gidiyor. kimlerle nice yıllar eskittik, neler neler yaşadık, kah güldük, kah ağladık. geldi işte 2010. bakalım bu yıl kimlerle, nasıl, nerede neler yapacağız. aslında yapacağız edeceğiz diye yazmakta tuhafıma gidiyor. konuşma dilinde yazmak daha eğlenceli benim için, kısa yoldan yapıcaz yazıvermek gibi mesela:)))) aman neyse... döneyim yeni yıla.. neden acaba kırmızı yeni yıl rengidir? keşke biraz araştırsaydım. neden kırmızı don hediye alınır? neden noel baba'nın elbisesi, şapkası kırmızıdır:))) bunu bilen varsa haber etsin bana. içinden üç kere adımı söylesin, ben hisseder ararım:)))

birde hindi meselesi var..!!!! kabaramazssıınn kel fatmaaa diye bişeyler söylerdik küçükken hindilere. ne gereksizmiş:)))) evet neden hindi?? neden kirpi değil ya da tavşan???:))) görüyorsunuz yeni yıl beraberinde bir sürü soru getirdi daha gelmeden.. bana da bak!!!! annem gereksiz işler müdürü derdi haklı çıktı yine:)

bakalım bu yıl noel baba kimlere, neler getirecek?? bu arada bu neden noel anne değil? hep kadınlar alır hediyeleri genelde oysa.!! bu yılın yeni piyango zenginleri olacak, yeni şanslıları, yeni kariyer sahipleri, tombala yapanlar da olacak, tombaladan çıkanlarda:))

eski yeni yıllardan, hala yeni olan fotoğraflara baktım. insan bir 17 yılı paso ailesiyle paşa paşa kutluyor, sonra arkadaşlarla geçirilen ilk yılbaşı ne güzel geliyor insana, akılda kalıyor.süslü püslü, gidiyor, eğlenip, oynayıp, dönüyorsunuz. bu sefer izin saati 1:00' i buluyor.malum yeni yıla 24:00 de giriliyor. oohh ne güzel:))

şehirdeki mekanlarda eski programlar yok artık. eskiden ünlü sanatcılar gelirdi. insanlarda para, mekanlarda da özenç varmış demek ki. para da bir yana kimsenin içinde heyecan kalmadı ki son yıllarda. yıl yenileşse noluurrrrr, yenileşmese nolur...! ( ne olur)....:))))

inşallah eski neşemize, umudumuza, bolluk ve bereketimize,huzurumuza ülkece kavuşuruz bu sene. adios 2009..... sana güle güle. biz 2010'u bekliyoruz. yaşattıkların için de, yaşatmadıkların için de çok sağol. hepsi için ayrı ayrı teşekkürler. ben 2010'u dörtgözle bekliyorum. sayılarının toplamı 3. numarolojiye göre benim rakamım. diğerleri başka yılları beklesinler, benim ki geldi nihayet:))

tüm sevdiklerimin, hatta sevmediklerimin yeni yılını şimdiden kutluyorum:) kim benim için ne düşünürse allah ona bin katını versinnnnnnn....... ammiiinnn:)))))

sevgiyle ve dostca kalın, hoşçakalın..!!!







aaaayyyyyy telefonum çaldıııııııı.....ben bir çıkayımmmm:)))


insan neden cep telefonu çaldığında bulunduğu ortamı terkeder?? amma çok gizlileri var herkezin. ben sadece birkaç cevap bulabiliyorum doğru olanına. bulunulan ortam gürültülüdür, haliyle dışarıya çıkarsınız. telefonun öbür ucunda sizi kızdıran biri vardır, canınız küfür etmek istemiştir, dışarıya çıkarsınız. eşiniz, sevgiliniz ya da çocuğunuz o an para istemiştir, yok demek için çıkarsınız, başkası duysun istemezsiniz..... bunlar birkaç örnek. ama bunu sebepsiz alışkanlık haline getiren, ya da ortamda bir sohbet var ise gürültü yaratmamak için zarifce yapanlarda var tabi.



işin bir de başka boyutu daha var. daha çok kadınlar yapıyor bunları:))) ve genelde bir mekandayken yapıyor. cep çaldı bahanesiyle etrafı kolaçan ediyor yürüyerek, aynı yerde kendini göstermesi gereken başka bir insan varsa ona görünmek adına bahane oluyor çalan telefon. farkedilmek istiyor canı veyahut o an, üzerine giydiği herneyse dikkat çeken onu gösterecek:))))) mini etek performansı gibi...!! elbisesini gezdiriyor,veya bacaklarını..!! ya da buldumcuklar var. yıllar sonra verilmiştir ellerine yeni bir telefon onu dolaştırlar, diğerleri görsün diye....herkezin bir sebebi var anlayacağınız.



birde haset fesatlar var, kendini başka türlü gösteren. telefonu çalıverince ne yapacağını şaşıran. yanınızda konuşamaz foyası çıkacak meydana. izahda edemez durumu, mazeretde bulamaz, kaptığı gibi telefonunu dışarıda alır soluğu:))) haaaaa dedioducuları unutmamak lazım arada.....!!!! fıs fıs yanınızda yapamaz ki canııımmmmm.. birde yüzünüze gülen ikiyüzlüler vardır. karşınızda otururlar. arkanızdan konuşmaları gerekir. sizden daha önce öyle kötü bahsetmişlerdir ki, telefondakinin neredesin, kiminlesin sorusunu doğru yanıtlayamayacaklardır, çıkarlar dışarıyaaaa ay sorma zorla çağırdı beni buraya işte diye lafa başlarlar:)))))) enayi hesabına koyuverirler sizi gözünüzün içine bakaaa baakaaaa.



zor arkadaşlar alengirli yaşamak. sade, doğru, net bilinçle yaşamak lazım. olduğumuz gibi olmak lazım.mevlana boşuna dememiş ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün diye.....



sevgiler benden size..!!!!

24 Aralık 2009 Perşembe

blog geldi, defterler rafa....,klavye var artık, kalemin pabucu damaaaa...!! yallah :))


elinize bir kalem alıp, deftere yazmak, sadece not tutmak için oluyor artık. aklımıza gelipte, aynı hızla çıkanları hatırlamak için kullanılıyor. yakında bilgisayar üzerinden yağlıboya tablolar falan da yapılırsa şaşırmam..!!
eskide kalmış zorların herbiri. daktilo başında saatlerce emek veren, bir yanlış harf için yığınla kağıdı, çabayı çöpe atan yazarları düşünsenize.. şimdi tık tık tuşlara basıp, binlerce fotoğraf seçeneğinin arasından seçip, yine tık tık sayfa düzenini ayarlıyorsunuz. daha doğrusu bilgisayarınıza ayarlatıyorsunuz. bir hata için sil baştan saatlerce uğraşmıyor birkaç tıkla hallediveriyorsunuz. oohhh ne ala!!
defter, kalem yok artık... yeni partnerler monitör ve klavye:))) kalemlere bir şiir yazmıştım paylaşayım hemen sizinle...
adı üzerinde dolma kalemm..
DOLMA
o'na alternatif bir de TÜKENMEZ var.....
nasılda kandırılmışız....
o da tükeniyorki:))))))))))
iyiki de yazmışım.. yenilerde doğmuş olsam, teknolojik duygularım olacakmış büyüyene kadar:))) artık tükenmeyen kalem var o da klavye...
neyse dönelim bloğa. hepinize tavsiye ediyorum arkadaşlar. açın kendinize bir blog. inanın çok eğlenceli. kendi kendinize sohbet eder gibisiniz. paylaşıyorsunuz aklınıza gelenleri. şiir yazın, bir konu hakkında yorum yapın, şehrinizi yazın, esnafı yazın. ben anı biriktiriyorum kendime bu yıllardan. geçen yıllardan defterlere biriktirdiklerimi blog aracılığıyla paylaşmış oluyorum sizlerle de.
bir ara vecizelerimi başlıklandırıp paylaşacağım. neler neler yazmışım zaman içinde. unutmuşum çoğunu kendim bile.
deneyin sizde. kendinizle konuşun, kendinizi seyredin, kendinizi eleştirin, fikirlerinizi söyleyin....hele tebrikler var ya.... suratınız çokca bir müddet sırıtgan kalıyor:)))))) izlenme oranınızda ki başarı ve artış yarına heyecanlandırıyor sizi. e işte benden söylemesi......demedi demeyin siz de deneyin:))))
sevgilerimle

23 Aralık 2009 Çarşamba

biliyor musunuz DUR YOLCU'yu kim yapmışşşşş?????




çok tesadüfi bir sohbetti yine. canım arkadaşım tolga çebi ile kordonda bir banka oturmuş, heyecanlı heyecanlı konuşuyorduk. evlenecekti o hafta. gözüm dalmış dur yolcu'ya...tolga bana döndü biliyor musun o dur yolcu'yu benim babam yaptı dedi..!!! nasıl yani?? dedim.
babası seyran amca karşıda askerliğini yaparken, silahlı kuvvetler sigarası içermiş. birgün sıkıntıdan sigaranın üzerindeki asker resmini karelemeye başlamış. o anda aklına, işte o şimdi çanakkale'ye sembol olan fikir gelmiş. karelediği o asker figürü komutanına söylemiş. bunun bir yere yapılabileceğinden bahsetmiş. komutanda bu fikre sıcak bakınca,hemen seyran amca'nın emrine askerleri vermiş....!!! işte sevgili arkadaşlar çanakkale'den bilmedikleriniz böööyylee:)). yanında da dur yolcu şiiri bu sembolu tamamlamıştır.
bu güzel ve anlamlı bilgi için tolga çebi'ye emeği ve fikri içinde seyran çebi'ye sonsuz teşekkürler.
sevgilerimle

22 Aralık 2009 Salı

ÇORAP ve İNSAN...... DİYECEKSİNİZ NE AYAK???? BUYRUN O ZAMAN..!!



camın önünde öylece düşünceli, dalgın bir gece... sene 2000. takıldı gözüme kaç gündür toplanmayan çamaşırlar. nereden bağladın derseniz??? içim kopuk değilmiş demek ki kel alakalara.....:)))))



eyyy karşı balkonun sallanan çorapları....
üç kere ıslanıp kurudunuz yağmurdan.
kim giyer,kim kirletir sizi bilinmez....
kim yıkarda toplamaz..orası da ayrı mevzu.
ne bakıyorsunuz benim eve desem!!!!!
e sizde haklısınız.......

bu gece sizin yüzünüzden sevdim kendimi!!!
mandalım yok hiç değilse....
sizin gibi bağlı mıyım ben?????
unutulduğum oluyor zaman zaman siz gibi amaaaaa......
yinede muhtaçlığım yok en azından....

sizin için açtım perdemi bu gece...
iyi görelim birbirimizi diye..
ya siz şükredin,ya da BEENN..!
öğrenmek değil mi hayat?
niye sizde saklı olmasın mutluluğun sırrı????
gerçi siz bana daha iyi bakın!!!
canlıyım..insanım ya ben:(

ben size bakarsam....
kim giyerr.....kim çıkarır...kim kokutur beni bilmem......
ama yinede şanslısınız benden
çünki bir yıkayanınız var!!!!!
balkonda bile unutulsanız, eninde sonunda hatırlayacak BİRİ sizi:)))))

PEMBE KOKULU KADIN'IM ..BEN.... PESPEMBE :))))


DEDE DOSTUM, BABA DOSTUM, SEVGİLİ DOSTUM....... SN GÜRÜN:)))) SENİN LAFLARINI ŞİİR YAPTIMMIŞTIM 98 YILINDA. KULAKLARIN ÇINLASIN....!!



PEMBE KOKULU KADINNNN...

anlıyomusun...hoş kadınsın sen...
ÇOOKKK hoş kadınsın!
biliyormusun??
ama bu hoşluk içinin yansıması,
bu hoşluk kalbin senin...
duruşşunn...
bakışıınnnn.........
düşüncende güzelliğin!!

sen var ya sen...!!??
başka türlü bişey verdiğinn!
kimsenin alamadığıı....

pahasından deil haa!!
insanlar korkuyorlar, zengin görünmemek için....:)))


harikasan

21 Aralık 2009 Pazartesi

ilk aşk unutulur mu hiç sizce:)))


orta son sınıftaydım tanışdığımızda. ne aşık oldum ona ben... tam 6 yıl öldüm bittim aşkımdan. o zamanlardan belli normal aşık olamıyorum demek, anormalim ben:))))

almanya'da yaşıyorlardı. 1 yıl sonra kesin dönüş yaptılar. lise 1 e başlamıştım. o lise nasıl bitti hala anlayamadım. bir sürü insan biz liseden arkadaşız diyor bana. ben sadece zafer'i hatırlıyorum o yıllardan:))) ders mers hakgötüre, iyi bir kopyeciydim sadece.

nasıl kısacık anlatmalı bu hengameli ilk aşkı bilemedim. kısaltmaya çalıştıkca uzuyor konu..ailem istemedi onunla beraber olmamı hiç. hayat bu ya....yıllar önce babamla babasının bir davası olmuş, hiç sevmezlermiş birbirlerini. eee napalım biz sevdik, olanlar oldu:))

özlü bir sevgiydi bizim ki. birbirimizin bir dediğini iki etmezdik. o liseyi bitirip üniversiteyi kazandı. filolojiyi. alman dili ve edebiyatı. veee gitti..!! o yıllar bırakın cep telefonlarını, ev telefonlarından otomatik arama bile yok. postaneye bağlatıp başında bekliyorsunuz 3-5 saat.
zafer orada bir çerezciyle arkadaş olmuş, sırf telefonu var diye:)) ben orayı arıyorum sesini duymak için. arıyorum daa tam postane bağlıyor annemler geliyor eve. konuş konuşabilirsen.

birgün istanbul'da halamlardayken aradı çabuk ankara'ya gel özledim diye. hemen döndüm çanakkale'ye. annesi rahmetli feriha teyze çanakkale'deymiş. bu arada bir sürü ailevi sorun yaşadılar. boşandı anne ve babası. babası nur abla'yla evlendi. feriha teyze çok üzgün oğlu ankara'yı kazanınca o da taşındı diğer çocuklarıyla ankara'ya. neyse ben hemen ziyaretine gittimannesinin. akşam geri dönecekler ankara'ya. zafer gel demiş bir kere......gitmezsem olmaz..!! çünki babasıyla beraber üniversiteye kayıt için gittiklerinde ben de dön demiştim ona. babasına haber vermeden binip gelmişti ilk otobüsle. adam oğlan kayboldu diye enfaktüs geçirmişti:)))) gittim tabi ben de. bu seferde bizimkiler kriz geçirdi..!!

baktılar bu böyle olmayacak, istediler beni nişanlandık bu vesileyle. o daha öğrenci, ben üniversite sınavlarına falan girmiyorum. kıskanç zafer istemiyor okumamı. 1 yıl falan nişanlı kalmışızdır herhalde. yine ankara'da nişanlı nişanlı, mutlu mesut onlardayken babamlar çağırdı çanakkale'ye bizi....gittik!!!! bir gece operasyonu ile filmlerdeki gibi biri kolumdan biri bacağımdan karga tulumda 3 araba kaçırdılar beni zafer'in yanından. istikbalime mani oluyor diye. asos'ta ki motelimize götürdüler. bungalowlar var ama orta yere çadır kurmuşlar bungalowda yatarsam arka camından yine giderim diye. çadırın önünde iki adam, beni bekliyorlar. hey gidi heeyyy....aşkıma mani oldular hahahahhahahayyyy.

çok görmeyin ne olur bırakın seviyorum şarkısını çok söylerdim o yıllar gönül yazar'ın:)) ben acıların çocuğu küçük leyla olarak...yüzlerce şiir yazdım ona..paylaşmak isterim bir tanesini sene 87 de yazdığım......

bu şehirde nefesin olmasın.!!!
teneffüs etmeyelim aynı havayı...
ayak izlerini bırakma sokaklarda!!!
takip etmeyeyim amansızca seni......

yıllar geçti üzerinden. ben üniversitede iken aradı birgün beni. almanya' ya uçacak,uçak vaktine kadar da bana uğrayacak. işini gücünü kurmuş antalya'da yaşıyor o yıllar, bir de kız arkadaşı var alman, zafer o'nu ziyarete gidiyor. ve de bir sürü hediye almış kıza bana gösteriyor onları eşşek:))) bana gelmiş eli boş sallana sallana..!...

artık alman'ya da yaşıyor, görüşüyorum tüm kardeşleriyle. en küçük kardeşi bülent'le (biçer) hiç ayrılmadık zaten. komşuyuz uzun yıllardır aynı apartmanda. bu apartmanı da zafer'in babası yapmıştı. ergüven ile evlendiğimizde, kayınpederim ondan aldı bu evi bize...biraz karışık:))))

yazları geldikce uğrar zafer. annem şaşırır hatta yıllar önce aşık olduğum bir insanla nasıl birşey hissetmeden arkadaş olabilirim diye. takılır zafer'e küçükken serseri birşeydin ne biliym ben senin mükemmel bir aile babası olacağını, hele almanya'da yaşayacağını. bunu da alır başımdan giderdin diye:)))

aklıma geldi öyle fotoğraflara bakarken..,erkek ve kadının sevda farkını bir sonra ki yazımda eklerim bloğuma.

zafercim...... seni, eşin tamara'yı, güzel çocukların max, lara ve ufaklık tom'u sevgiyle öpüyorumm. kendinize iyi bakın:))

sevgiyle kalın...!!

20 Aralık 2009 Pazar

mustafa kıran barcode'da kırmızılı gece yaparda tdh destek olmaz mı:))))






















aynı zamanda ressam olan barmaid neşe'nin fikriydi bu renkli geceler. kırmızı giyen gelecekti. hemen ali'yi aradım. arayacağımız arkadaşlarımızda iş bölümü yaptık. ve toplandık barcode'da. aynı gece erkan ata'nın kızı dünyaya geldi. nasıl yağmur var dışarıda o gece.doğru hastaneye gittik mustafa ağabeyle. minicik bebeği gördük erkan'ı da aldığımız gibi geceye geri döndük... o gün bir mutlu haber de muhtarımızdan geldi. bir taşla üç kuş vurmuşcasına kutladık hepsini.

hepimiz çanakkaleliyiz. ama aşinalığımız vardı birbirimize,tanışmamıştık daha önce. bizi sevgi çatısı altında tdh birleştirdi. anca beraber kanca beraberiz artık. doğumda, eğlencede, emel abla'nın öncülüğünde sağlıkcılar derneğinde yapılan okey turnuvasında... gerçi biz hidayet'le yenilip yenilip dönüyoruz ama olsun:))))

dönelim kırmızı geceye..... işletme sahibi cemal karakaş'ın üzerinde kırmızısı olmayınca içeri girebilmek için kapmış keyif marketten bir kırmızı sepet, geldim işte diyerek daldı mekana:)))) notte'nin servis elamanı almış eline bir kırmızı abajur:))))) mustafa kıran'ın üzerinde ki kırmızıyı da az bulduk onunda bandanası vardı kafasında ama resmi koyma sakın kız dediği için koyamadım korkumdan:)))) gecenin en yakışıklı kırmızılısı ümit duymaz'dı..!!! neşe ile yaptığı mükemmel baçata dansını da atlamamak lazım tabi... servis elemanı emre ise yoğun kalabalığın içinde servis yapayım derken dans etmiş kadar oldu o gece.

neşe'nin saçları alemdi o gece. deniz kestanesi gibi...siyah ayakkabılarını da akrilik boyayla kırmızıya boyamış...dışarı da nasıl bir sağnak yağmur, çekilin akıcak şimdi boya diye içeriye bir girişi var.., sonradan vakıf olduk konuya:))))))

gençler ne kadar rahat, ne kadar özgüvenli, ne kadar o anın hakkını veriyorlar..bayıldım. ezik büyümüşüz biz:)))) vallahi !!! el çırparken düşünürüz, oynamaya falan kalkmak hele ,o ne der bu ne der diye..fikrimizi zor söyleriz, biri sizden önce söyleyecek de ondan sonra belki..sevinirken düşünüyorum, izlerken düşünüyorum, eğlenirken düşünüyorum,mekanlarda olup bitenleri gözlerken..farkları görüyorum yeni nesille aramızdaki. erken gelmişiz dünyaya .......

19 Aralık 2009 Cumartesi

karakuzum ile van kedim...:))haklılar bana sitem etmekte












biri türkan şoray'ım diğeri hülya avşar'ım.
biri asalet,diğeri fazilet...(yaaa ama anne yaaa dediklerini duyar gibiyim):)))

biz evde 3 hava grubu havadarız. terazi, kova ve ikizler olarak. ev arkadaşımla, hayat arkadaşım, biricik meleklerim onlar benim. hayatta yaptığım en güzel şeyler.

tuana milli piyango anadolu lisesi 2.sınıfta. ece'nin okulunu açtığı ilk yıllarda ki ilk balerini.tütüsüyle dans ettiği yıllar dün gibi...birazda gitar dersi aldı emre'den. parmaklarım çok acıdı diyerek devam etmedi sonra. tam bir mantık ve irade çocuğudur. tuana 5 yada 6 yaşlarındayken, şimdi rusya'da yaşayan çok sevdiğim ertuğrul arkadaşım gelmişti. sıkıntıyla birşeyler anlattı. gidecekken uğurlamak için kapıya geldi tuana. eğildi, bir nefes çekti,.. kolay gelsin ertuğrul abi dedi, sonra bir düşündi ki ertuğrul'un işi hiç kolay değil, taamamm kolay gelmese de zor da gelmesin tamam mı? dedi gitti.:)))) derin ve objektif düşünen bir kızdı daha küçükkenden.

aleyna benim ve kardeşiminde mezun olduğu ve annemin yıllarca öğretmenlik yaptığı 18 mart ilköğretim okulunda 7.sınıfta okuyor. hırsı ve azimliliği hoşuma gidiyor. biraz dikkati dağınıktır ama öyle komik bir çocuk ki insan hoşgörmeden edemiyor. sakarlığını da yazarsam çok kızacak eminim ama illa birşey kırar döker evde:))) o da ece'nin bale okuluna devam etti. (ece bu anlamda çanakkaleye güzel hizmet etti. ece aydemir bale okulu ile.) şimdide piyano dersleri alıyor mavi tay'da. tam bir sanat ruhu var keratada...

küçükken anneanesine gittiği birgün boyalarını yanına almayı unutmuş. tutturmuş boya yapacağım diye annemi çıldırtmış. kızmış annem en sonunda. unutmasaydın boyalarını diye. bu anlattığım aleyna'nın 3 yaşları. durmuş durmuş ketçapla mayonezinde mi yok anneanne demiş:))))) annem hala anlatır yaratıcılığını o'nun.cin fikirlidir ve de. bir orman şiirini, tutumlu günler ve haftalar şiirine nasıl dönüştürdüğünü anlayamazsınız.:))))

kocaman oldular, inanamıyor insan yılların nasıl geçtiğine. o kadar da iyidir ki araları ne kıskandılar birbirlerini ne de öyle kavgalarını bilirim.dayanışmalarını ve kardeş sevgilerini çok seviyorum. ben de hiç karışmam aralarına. kendileri çözsünler isterim. birini diğerine karşı kollamadım hiç. kısa cümleler kurarım ama anne birşey söyle lütfen dediklerinde.

işte bööyylleeee....gönülleri olmuştur umarım:)) tanrım bizi birbirimizden hiç ayırmasın. şimdiden hayıflanıyorum üniversite çağına geldiklerini düşünüp..! tuanam ve aleynamm sizi çok ama çok çookk seviyorummm

yolunuz açık,bahtınız güzel olsun.......