29 Mart 2010 Pazartesi

GÖLGE ETME BAŞKA İHSAN İSTEMEM SENDEN....


Şüphe…… ne kemirgen bir duygudur..!!! aman allahım. Hastalıktan hastalığa atar insanı. Kendinizi tanıyamaz olursunuz. İçinizde bir aptallık ya da aptal yerine konma duygusu…kendinizi bir şeyler bulmaya çalışmaktan alıkoyamazsınız. Bulunca da akıllı mı oluyorsunuz madem bu kadar akıllıyken neden buna maruz kalıyorsunuz burası da tartışılır ya Öfke doğurur bu duygu. Şüpheyi terk edemezsiniz. Garip bir müptelalık yaratıyor..insanın bir kere güveni sarsıldığında onu yeniden kazanmak imkansızlaşıyor. Artık hep bir şüpheyle yaşamak durumundasınız. Ve yaralandıysanız bir kere artık diğer insanlara da tek kaş havada bakar oluyorsunuz. Hani bir kötünün yedi mahalleye zararı oluyor anlayacağınız. Her yeni insanı deneme ihtiyacı duyuyorsunuz. Yine yine yaşatıyorlarsa riyayı, ikiyüzlülüğü, gözgöregöre inkarı artık mutsuz ve güvensiz bir insan olarak umutsuz vaka oluveriyorsunuz. Hayatınızın her tarafına yansıtıyorsunuz, başarısızlığa kadar götürüyor sizi. İçinizdeki sevgi azalıyor hatta kendinizi bile sevmez oluyorsunuz. Bir şüphe nelere mal oluyor. Sizi bu duyguya atan o serserinin umuru olmazken….! MALINI ÇALIYOR ADAMIN polise vermiyorsunuz, affediyorsunuz, adam dışarıda beni hırsız tuttu diye bağırınıyor, anlayamıyorsunuz. yapmadığınız bir sürü şey için pişmanlık duyuyorsunuz. zeytinyağı gibi üste çıkan çirkeflerden rabbim hepimizi korusun.

Sizin ne kadar düzgün olduğunuz önemli değil. Siz meziyetli yaşarken bir kişiden kırılarak ve üzülerek edindiğiniz bu duygu, hayata karşı korkutuyor sizi. Acabalarla başlıyorsunuz hayata, irdeliyorsunuz. Bir daha olmaz demeyi beceremiyorsunuz. Gönlünüzün korkulu üzüntüsü uzun müddet devam ediyor. Herkes aynısını yapacak sanıp, genele yayıveriyorsunuz. Ta ki güvenecek yeni bir insan bulana kadar. Neyi çağırırsanız o gelirmişten çıkarsak yola ben mi dedim bana yalan söyle, beni kandır, beni aldat diye. Ben mi istedim. Aklıma bile gelmedi. Yığınla sorular sordum ve inandım hatta. Soruyu bir kere daha sorduğunda öğreniyorsun. Aynı yalanı atacak hafızası da yok yalanı atanın… nasıl üzülüyorsunuz vicdansızca kandırıldığınızı öğrenince…sevmiştim yazık diyorsunuz. Birileri bu vakitte sizi hala kandırdığı için kendinizin salaklığını affedemiyorsunuz. Nasıl oldu da ben buna inandım diye kendinizi yerden yere vuruyorsunuz. Kişiyi aşıyor mevzu ve sizi sizinle kavga ettiriyor. Her kişi evrene bir görevle gelir görevini tamamlar gidermiş. Bu kişi sizde bir daha kimseye güvenmemeniz için mi görev yaptı yani????? Ama nasıl olacak bu??? Ben herkesin bana güvendiği gibi, güvenmek istiyorum.. kayıtsız, şüphesiz, hep, daimi….nasıl elimden biri alır gider de beni mutsuz eder.??? O zaman yeni görevlendirme istiyorum derhal…. Bana sonsuz güveni yaşatacak bir görevli. İzahı düzgün, itimat uyandıran, merhameti şaşkınlık yaratan…. Herkese salakça değil ama , aklınla, objektif bakışıyla, anlatma çabasıyla, sabrıyla, pratik ve bana göreleriyle şşööyyleeee içime huzur getirecek…. Ruhu ayakta olmasın, tikleriyle sinir bozmasın. Gurur duyayım onunla..

Yine yeni yeniden, yaşamaya devam….. hayat devam ediyor. Kendinizin bile kontrolden çıktığı oluyor. Arıza tüm mekaniklerde olduğu gibi, insanlarda da oluyor. Bozuluyor, düzeliyor. Biri yapıyor, diğeri bozuyor. Düzeni anlasak ta anlamasak ta yaşıyoruz işte öylecene … bir azalıp, bir çoğalıyoruz, bir gülüp, bir ağlıyoruz. Sürekliliği olmaması da ne garip… öbür dünya da öğrenebilecek miyiz ki tüm bilmediklerimizi.???? Gidipte dönen bulsak..!!!! gitsek gittiğimizle kalacağız çünkü)))))

25 Mart 2010 Perşembe

masuscuktan insancıklar sinsilesi:)))




Sinirleniyorum kardeşim ben… bu 40 yaş iyi gelmedi bana hiç..!!! adamın kalbi fuhuş içinde, geçmiş başkasına akıl veriyor… bir de nasıl anlatıyor ahkam keserek, zannedersiniz ki kendisi sütten çıkmış ak kaşık mübarek..!!! sanki kendi hayatında bunları görmüş, böyle yaşamış, test etmiş onaylamışta derin tecrübesini kaykıla kaykıla anlatıyor orda…. Ççç ççç ççç fesuphanallah nasıl dursun şimdi benim çenem söyleyin bana??

Herkesin doğrusu kendine göre değişir o ayrı. Ama bu, kendinde bile olmayan doğruları, karşısındakinin doğrusu olup olamayacağına bakmaksızın atıyor bol keseden… keseni sökerim senin!! Pis yalancı)) bir masa da on kişi aptal yerine konulur mu yahu?? İpliğini pazara çıkarıveririm işte. Benim yanımda yapma bari…hırkanda kaç ilmek kaçmış, pantolonun da kaç yama var bilirken, böbürlendirir miyim ben seni yanımda???

Aklımı, zekamı sevenlerin neden gerizekalılık yaptığını anlayamadım hiç.!!! Sana akıl soran yok. Madem moral vereceksin… abi zamanında benim de başıma geldi ne eşeklikler yaptım bir bilsen falan diyerek başla lafa… densiz….

her yazımda açık sözlü, yürekli, cesur, dürüst olmaktan bahsederim. Kolay bu.. en kolayı bu. Kancıklık etmek daha zor,,, arkandan şerefsize bak dedirtmek daha incitici ya!!!! Kime neyin havasını atıyorsun, havanı bıraktın gittin ya, patlak balon seniiii…

bir insanla dertleşirken; diline doladığın bir lafı ezbere konuşmayacaksın. Karşındakinin durum ve karekterine, ruh haline göre konuşacaksın. Dostun sinirliyse önce bir normale döndür. Sonra şaka bir yana de ve söze gir. Ama dediğim gibi onun yapabileceği kadar öneri yüklemen lazım ki abi sen beni anlıyorsun diyebilsin. Yaptığın arkadaşlık görünsün, kıymetli olsun. Herkesin huyu, hüneri, hayat tecrübesi ayrıdır. Dangalaklığın ne lüzumu var. Onun zevk aldığı bir şey sana hiç zevk vermiyor olabilir , onu zevklerini yaşarken seyredebilmeyi becereceksin. İlla onunla beraber onun yaptığını sevmek ve yapmak zorunluluğu yok ki…paylaşmak dikte etmek değil. Aynı şeyleri yapmakta bu değil. Paylaşmak oldurmaya çalışmak değil daha doğrusu. Belki olanla idare etmektir. Azı da tedarikli kullanmakta fayda var bitiveriyor)) notrikalarımda biz sözüm var: idareli kullandık tüm yetmezleri diye))

sevmiyorum işte napabilirim…. Fettanlığı, fitneliği, fücurluğu, sinsiliği, içinde öc alma duygusu taşıyan, yaşıyan insan müsvettelerini, ikide bir laf ve tavır değiştirenleri, bir lafı bir lafını tutmayanları, suçluyken cazgırlık, çirkeflikle üste çıkanları sevmiyorum o kadar..!!! merhametli, hoşgörülü olacaksın. Dayanamayacaksın kalp kırdığında, vicdanın el vermeyecek, nasıl düzeltebilirim diye düşüneceksin. Yüksek çözünürlüğün olacak düşünürken. Vasıflı insan diyecekler. Bilecekler çayını kaç şekerli içtiğini, cafenin hangi köşesine hangi keyif için oturduğunu, rakına kaç buz attığını, sevdiğin şarkıları…. Bilinen olmak.. bu senin kaldırımlarda yürüyen , sadece kiloda ağır, et ve iskeletten oluşmuş bedeninle olmaz… tarzın olcak .Güleryüzün İNSAN AYIRMAYACAK. Erkek, dişi, zengin, fakir, işine geldiği gibi değil, hep öyle sıcakkanlı olacaksın.. geceyi kurtarmayacaksın..!!!

küfür ederken sarfettiğin eforu, tatlı dilin için sarfedeceksin. Ya da yaptıkların karşına geldiğinde kendine küfür edeceksin. İnkar edeceğine idrak edeceksin. Kimseyi enayi hesabına koyup, kullanmaya kalkmayacaksın. Gününü gün edeceklerinle, dostunu, arkadaşını, beraber yaşlanacaklarını ayırt edeceksin. Kış günü paltonu kovup, mayonu aramak senin ki… kendine salaklık etmeyeceksin… saygı kelimesinin anlamını bulup defalarca okuyacaksın. Ya saygı duyacaksın ya da duymadıklarınla olmayacaksın…..herkesin bir sabrı var, kimse kafasındaki kıllarlı değirmende ağırtmadı, kimsenin sabrını taşırmayacaksın…. Sevgide suistimal olmaz…HADDİNİ BİLECEKSİN..her yaptığıda temkinli olup, uzun vadede düşüneceksin. Bunu kendini garantiye almak için yapacaksın. Bir daha yüzyüze bakman gerektiğinde suratına tükürmesinler diye…. Hoş eşek derisi kaplamışsa işlemez ya….

Ayakların yere bassın be kardeşim. Yer işgal etme dünyada. Yiyip içip, kabız dolaşıyosun…. Şişkinnn… durdurun dünyayı inecek var)))))))))))………

Bıktım be sizden aaaaaaaaaa sayıyla mı gönderiyorlar sizi???? Pirincin taşları gibisiniz. Gereksiz…. Masuscuktansınız… şaka gibisiniz… hayatın ce eeeee leri… adam olmanın okulu da yok ki.. boşuna demiyorum ben erkekten sorumlu devlet bakanı olacağım diye:)))))))))))))

23 Mart 2010 Salı

GİDİNCE GÖZLERİNİN İÇİ GÜLÜYOR, KENDİMİ SENİNLE KORKUTUYORUM......


her ayrılığın ardından sayfalar dolusu yazmışım içimden geçenleri çocuk aklımla bile. şimdi okuyunca tahlil ettim kendimi. ben hiç değişmemişim. iyi birşey midir kötü birşey midir değişmemek bilmem. ama bir çizgisi olan insanları, olmazsa olmazları olanları hep daha sağlam bulmuşumdur hayatta.kurallarının olması despot olmamak kaydıyla güzel birşey çünki bilirsiniz neye kızacağını. kolaydır onu idare etmek. bende söyleyenlerdenim ne istediğimi, neye kızdığımı. ama en başta anlattıklarım hep güzel gelir hikaye dinler gibi. uygulama da aksar. bir sihirin içine girmiş gibi hissedip,tılsımlanıyor mu bunlar ne?? uzağı görmek gibi aslında. sanki biliyorum devamını hikayenin. kişinin analizinden sonra beni nerelerde yorabileceğini görüyorum. ama yine de hep kendimi mi deniyorum nedir,bildiğim halde şans veriyorum ve maalesef ilk gördüğümü, hissettiğimi,düşündüğümü yaşıyorum. istediğim kadar konuşmaya çalışayım o fanusun içi karşımdakinde fazla hızlı dönüyor.önce enterasan buluyor, güçlü de görünce hayran oluyor, bu sefer etraf görsün duysun bilsin istiyor. atacak ya benle havasını:))) ve hiç birşey istemeyen bir kadın var karşısında..oo laaa laaaa!!!! alışkanlıklarını bile istemiyor kimseden. bilemezse, yapamazsa ezilmesin, üzülmesin diye. aslında ben AZı da sevmem, ÇOK severim herşeyi.kahvaltıda bile yemeyecek olduğumuz her şeyi çıkarırım masaya. kalabalık olsun, gözümüz doysun,nefsimiz körelsin diye.ama neden erkeğin azını seçiyorum bilemedim. yaratıcılık, yapıcılık, merhamet yapımda var diye mi?? cebelleşmek mi gidiyor hoşuma?? azla yetinmek kanaatkar olmak mı??? yoksa uzun yıllarını yalnız geçirince öyle bir dokunmanın, dokunabilmenin, aaaaa yaşasın hissettim işte demenin, temasa vefası mı bu bende???? bilemiyorummmm....... bildiklerim bu azları çok yapmaya çalışmak. kulakları çınlasın evvelki senelerde artık halime dayanamayan bir can arkadaşım bana gelip, sehpanın etrafında 5 tur dolanarak kkıızzıımmmmm sütcü beygirinden ingiliz atı yapmaya çalışıyosuuuuunnnn koşmmaazzzzzzz bu hayvaaaaannnn kooşşmmaazzzzz diye bağırmıştı:)))))

yaşananlar her neyse de ayrılıklardan ricam var benim. bunu hep istemişimdir. kişi kendinden bilirmiş işi misali belki de.abi biraz saygı yahuuuuu. yediğine, içtiğine, ettiğin laflara, yaşadığın güne saygı.bu kadar saygı duymadıysan ne işin oldu bunca ay kadınla??? utanmadın mı be evinde anlanırken??? laflar ne tükürmek ne yalamak içindir...!!! bir kere konuşursun ve uygularsın ki karekter sahibi desinler. uzuv sahibi olmak yetmiyor yani yürek olmayınca. insan dediğin asil olacak, gelişimini tamamlamış olacak, kendine kıymet verecek ki dikkat etsin. hele erkek dediğin, adam dediğin....!!!! omuzu geniş olup 5 kadın sığdırmak maharet değil... duyguları sığdırmak maharet göğsüne.... bulmuşsun işte az halinle bir kadın bee mübarek...!!! belanı mı ararsın yok halinle. ne yaşadın ki daha önce..??? rüya bu gördüğün uyanmasana...
eskiler de üşüşürler kıymete de biner bunların böylesi sonradan. yani H.Ö ve H.S ne kudretli kadınmışım bee:))))) saçını değiştir, pabucunu değiştir, evini değiştir,çevresini değiştir,lehçesini değiştir, fikrini değiştir... bir gün dikilsin ve bir sürü yarımınla ben tamım desin... dur ulan daha bitmediii gel buraya eksik kaldın sen:)))) yapamamış derler bana, derdim benimle... ya da hadi git..!! buldukların senden çeyrek... sen bana alıştın,,, bundan sonra işin zor sevgiliimmm:)))) ama bir müddet yollarda fingirdeme ağırıma gidiyor, yine görüvereceğim başkasıyla diye kalbim güp güp atıyor.....vücudunun santimetrekaresi bilinen bir bedenle yürüyorsun karşımda gücüme gidiyor.bana yapamadıklarını gel bende yapmayı dene..!!! onda bunda yaparsan hak yerini bulmuyor...sık dişini azıcık hatırım olduysa görünme sokaklarda, seni kıskanan adamlar gülüyor...utanıyorum....
aşkın vadesi dolarsa dolsun önemli değil, ben gurur duymak istiyorum. ayağa kalkayım seni görünce..!! ben saygıda kusur etmem kendime. miktarın umrumda değil sevmiş bulunduysam bir kere. sen kendinden utanırsan yazık verdiğim emeğe......

BÜYÜK ADAM

Büyütüp erkeğim yapacağım seni..!!
Konuşmayı öğretip; aşkını söylemeyi,
Dokunmayı öğretip; haz verebilmeyi,
Anlatmayı öğretip; mutlu edebilmeyi,
Anlamayı öğretip; beni yaşayabilmeyi
Seni büyütüp….;
Sevebilmeyi,
Bana bakabilmeyi,
Paylaşabilmeyi,
Büyütüp seni;
Beni görebilmeyi, duymayı, görmeyi,söylemeyi,
Büyüdükçe benle kalabilmeyi,
Sen büyüyünce……
Büyük adam yapacağım ben seni………

müsvettelerde kalmış , müsvetteler:)))))



37 YAŞ

Hiç düşünmemiştim;
Asil ve görmüş nankörle,
Bulmuş ve hazmedememiş mikrobun farkını.
Vay be 37 yaş…..
Gel bu sefer
Benim
Adi, hain,vicdansız insan görmemişliğimi aş…!!

not: kimdiyse bu ayağını sürümüş körolasıca:))))

ÖÖFFF

Bıktırıyorsun.
Bıktırsan iyi, lanet ettiriyorsun.
Sonra oturup arpacık kumrusu gibi düşünüyorsun.
Sen ne samimiyetsiz,
Ne insanlıksız, ne fikirsiz,
Ahmak bir lavuksun….

KARARLI

Hava kararmamakta,
Gün, gece olmamakta,
Bende ağlamakta ısrarlı bu gece.
Beynim susmamakta,
İçim akmamakta,
Özlem gitmemekte kararlı bu gece.
Ama
Gönül sevmekte,
Ten istemekte,
Ben amansızca beklemekte kararsız bu gece.

SANDIM

Seni sevmekle başlayacak sanıyordum her şeyi
Demek seni bulmakla bitecekmiş.
Belki benim istediğim bunlar değilmiş.
Her şeyin büyüğünü sevdiğim doğru,
Ama ya gözümde büyüttüklerim?
Rakımın son yudumunda tanısaydım bilirdim seni;
Büyük gelmezdin gözüme..
Demek ki cin içtiğim bir geceymiş…

OLMUYOR

Aşağısı kurtarmıyor,
Denk gelişler mi bunlar?
Ya ben arızadayım ya hep arızalılar…
Hastayım, hastasın, hastasınlar
İyileştiremiyorum
Türü değişiyor mikropların o kadar….

DÜĞÜM

Düğümledim işte tişörtümü
üşümeyeyim diye….
Biliyorum düğüm yapmayı bende bak….
Üşümemek garantisiyle….

OTURMA

Tam sırasıydı yanıma oturmanın!!!
3 taburede rezerveli,,
Tadı da olmadı bu yalnız rakının,
Sigaramın dumanı zaten efkarlı,
Git başka yere otur be delikanlııııııı……..

ISINAMIYORUM

Ne havadan, ne odadan.
Isınamıyorum…..
Yüreğim ısındığında üşümüyorum..
Bak bana, ya ben bakayım
Mum ışığım..
Ya aydınlanırım ya daim olur karanlığım,
Gerçi çoğu kez yanılırım.
Olsun…
Isıt beni mum ışığım….


TENHADA

Gürültüden tenhaya çekme beni.
Tenhalarda göremem ben seni.
Senin zevkin;
Benim bedenimde,
Ruhumda değil ki!
Bendeki;
Sende ki inançta bil ki…
Benimle eğlenilmez, yaşanır.
Eğlenilir bazen ama cayılır.
Kim ne isterse varım da….
Ben kural koyunca, yürek yok benim yanımda.
Bencillikte de olurum,,,,, giderken el sallamasını bilene..,
Hep benden olursa bu dünya,
Erkeklik kime kaldı yaaaaa????


DUA

Geçici ve yalan mutlulukların adamı;
Kendini mutlu sandığın her gecenin sabahında
Yalan kadın ve zamanların
Daim olsun…
Ruhun yalan zaten,
VARSIN ADIN YALAN OLSUN.
Bu seferde benden olsun….

20 Mart 2010 Cumartesi

aşka yatkın, aşksızlara şirikalar..:))))




RADYO

Bak diyor ki radyo;
Güzel kadınlara şarkı söyletmeyin.
Düşündüm;
Bütünlemiyor birbirini,
Kadın, güzel ve acı.

AH

Heyy sen
Duyarken kulak tıkayan,
Görürken gözlerini kapayan,
Sennnn,
Aldığı nefese burun tıkayan,
Küçük dilini de önceden yuttuğundan,
Kör ol, sağır ol, geber şimdi anlatamamaktan….


İŞARET DİLİ
………………………… suskunluk..
??????????????? peki ama neden?
…!!! , ….!!!!!, ……! Anlatıyorum yaaaaa…!!!,
…………..!!!!?????? anlamsız izahlara susmaaaa…!!?
;;;;,….;;;,,,!!.......... sonradan görmüş müsün, görecek misin daha
da bilmem
!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! er gelen geç, geç gelen er gitsin benden


MUKAYESE

Şehir aynı şehir,
Baktığım pencerenin sahibi farklı.
Yıllar da farklı .., bir tek aynı olan manzara.
Bir de içim…!!
Aynı kalmış geçen zamanda.
Kıpırdanan ışıklardan zevk alsam da,
Minik dalgalarla heyecanlansam da,
Kayan yıldızlardan dilek tutsam da,
Annemin penceresinden bakmak gibi değil,
Bu adamın penceresinden bakmak hayata……


SEZON 24.02.2004

Ne demek o?
Nasıl bir şey?
Bende yok bundan.
Ne açılıyorum ne de kapanıyorum…

BİZ BİZLER

Yaşananlar, yaşatılanlar,
O anlar, an be an, gün be gün…
Sen ve ben,
Sizler
Siz ve biz
Ve
Geriye kalanlar…!!

TEPKİ

Daha neler,
Kaç kadeh,kaç satır?
Hepsi güzel şeyler.
Hissede hissede,
Mutluluk ya da keder.
Bazen yazıp, bazen içiyoruz ya,
Ya da kusuyoruz ya…..
Tepki veriyoruz en azından
Bu da güzel….

GÜFTE DEĞİL

Şarkı sözü tadında da yazarım
Ama şiir olsun istiyorum.
Dinlensin diye de uğraşırım.
İşitilen unutulabilir,beste kötüyse.
Ben okunup, ezberlenmek istiyorum.


AKILLI

Kaz gelecek yerden, tavuğu esirgeyip,
Son pişmanlıkla yumurta başı bekliyorsun.
Hayvan dilinden anlarım deyip,
Yanlış anlıyorsun.
Heyyy sansaarrrr…!!!
Çekil de kuluçkaya yatsınlar…

SEFA

Adı balkon sefası.
Ya çiçekli örtülü masadaki, sandalyede oturanın kalp acısı..???
Dinmiyor etraf seyretmekle sancısı


şiir dediklerimi toparlayayım birazda. bunlara da bir isim bulmalıyım. harikanın notları notrikalarsa, harikanın şiir dedikleri de şirikalar mı olsa acaba:)))) ben bir kahve daha içeyim. belki aklıma birşeyler gelir...!!

sevgilerrr..

18 Mart 2010 Perşembe

İÇİBOŞ İKRAMLI ŞIK İHRAÇ:)))))))))






23.02.2010 tarihli gerekçesiz,ispatsız ve il yönetim kurulunun değil kararı, fikri alınmaksızın il yönetim kurulu üyeliğim,gerçek dışı bir mazeretle düşürülmüştür. eleştirilere ve grup kararlarına açık olmayan bir yönetimin, demokratik bir harekette inandırıcılığı mümkün değildir.çalışmak, sevilmek ve hareketi öncelikle duyurmak,tanıtmak ve büyütmek için hedef koymadan karşılıksız gönül vermek kabahatlerimden dolayı göze battığım, sevginin kazanacağı bir harekette tüm ilçe başkanlarım ve yöneticileriyle ve bu vesile ile tanıdığım sizlerle ,iyi ve olması gereken dialoglarımdan dolayı verdiğim huzursuzluk ve korkudan , üzgün değil şaşkınım.kadına verilen değerin,yarattığı korku psikolojisini,güçlü ve sevilen kadına karşı hissedilen komplex ve paniği anlamak mümkün değildir. gece operasyonlarıyla görevden alınmanın olmayacağı bu gönül verdiğim harekette,bu ili temsil edenlerin nasıl temsil ettiği ortadadır.yeni bir harekette,heyecan ve isteği ile çalışanlara şimdiden koltuk kavgası ile müdahale edenlerin temsilci olması ve buna duyarsız kalınması da mümkün değildir.tdh ile olan gönül bağım, sevgili genel başkanım mustafa sarıgül ve tdh'nin ilkelerine olan saygım ve inancım sebebiyle bundan sonra gönüllü üye olarak, 7 ay önce oluşturduğumuz bu grup sayfamızdan elbette devam edecektir. tüm yeni yüzlerin, iyi niyetlerin mevki,makam hesapları ile yorgunluk yaşamaması hepimizin tek arzusudur.BU BİR İLİ TEMSİL ETMEK DEĞİL.... KÜÇÜK HESAPLARLA REZİL ETMEKTİR. mücadele etmezsek elele,omuzomuza söylemleri yetmeyecektir.milyonlarca insanın liderine inandığı bir harekette egolar bunun önüne geçemeyecektir.!! SEVGİNİN KAZANACAĞINA İNANCIM TAMDIR..!!

sevgi ile kalın.

harika san

ÇANAKKALE

Ne çanakkele ne de insanı geçilmez…!!!!

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ

Gürleyen top sesleri Mehmetçiğin sesidir.
Çanakkale ulusun bütünleştiği yerdir.
Denizde Nusrat’ımız,karada bataryalar,
Hamidiye atışta,birde Mesudiye var.

Düşmana yok verecek bir karış toprağımız,
Anadolu bizimdir dalgalan bayrağımız.

Conkbayırı,Kilitbahir,hele Anafartalar,
Tarih sayfalarına yeni bir destan yazar.
Korkumuz yok,birleşsin gelsin yeni ordular,
Atatürk’ün izinde yenilmez Mehmetçik var…

Düşmana yok verecek bir karış toprağımız,
Anadolu bizimdir dalgalan bayrağımız.

Çanakkale köpürür düşmana geçit vermez.
Bu toprağın üstüne başka bayrak dikilmez.
Öyle bir zafer ki bu asırlarca silinmez.
Haykırır tüm ulusum ÇANAKKALE GEÇİLMEZ.

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA


Bir şiirle söze girmek istedim. Görüyorum iki gündür tüm ikditara hazırlık merkezlerinde ki görevli arkadaşlarımız Çanakkale zaferi ile ilgili kutlama mesajları yayınlıyorlar..beylikdüzü, darıca, Bahçelievler, Gebze sadece istanbul’dan şu an aklımda kalanlar. Bir ev sahibi ve Çanakkaleli olarak gördüm ki ne il, ne ilçe, ne kadın kolları ve ne de gençlik kolları adına Çanakkaleli olarak, Çanakkale adına bir mesaj yayınlanmadı. Şimdi daha iyi anlıyorum duyarlılığımın, aklımın ve kalbimin verdiği rahatsızlığı.
Ama içimin rahat etmesi mümkün değil. Bugün ki burası Çanakkale gazetesindeki yazımda kentimin sadece savaşıyla değil, mitolojisiyle, toprak bereketiyle, insanıyla, kazdağlarıyla, adalarıyla, turizmiyle ve yüksek IQ su ile sanatta da yer edinmiş ünlülerini paylaştım. Bu onursal başkent olmasını çok istediğim kentin iyi temsil edilmesi adına çabalarım şahıslara aldırmadan hakikaten kentim için devam edecektir. Dur yolcunun hikayesinden, 18 mart tepesine, 25 tane kalesinden, aynalı çarşının hikayesine, şehitliklerinden, Çanakkale boğazına pek çok şeyin hikayesini bugünün anlamını pekiştirmek için paylaşmak isterdim . Ama bunu yapması gerekenlerin önüne geçmek istemediğim için bu vakte kadar da bekledim. Bu coğrafyanın teneffüs ettiği bir tarih vardır yaşatılması gereken; sorumluluk ve onur duyanlar için. Bu sorumlulukla; sevgi paylaşılmadan kazanılamaz diyerek, bu şehir insanının ruhunu temsilen …..;

18 MART ÇANAKKALE ZAFERİMİZ KUTLU OLSUN...

Ne çanakkele ne de insanı geçilmez…!!!!


16 Mart 2010 Salı

için dışınla öpüşmezse, kendinle sevişemezsin..!!


tadım yok bu aralar; ne sohbet tatlı geliyor, ne yediğim yemek, ne havanın durumu, ne yeşeren bir çiçek.... benim böyle olduğum dönemlerde her bir şey üst üste gelir nedense!!! evdeki makinalar bozulur, sular kesilir, olmadık bir yerlerden gereksiz ödemeler çıkar vs vs. halimin yani halsizliğimin üzerine yıkılır tüm aksilikler. suskunluk bürür bu durumlarda beni... sessizce kaybolurum içimde. kayıp demeyelim hadi. saklanırım kendime. önüme gelene anlatmayı da sevmem, kimse bana gelip bir şey anlatsında istemem. enerjinin geçişgen birşey olduğunu düşünüyorum, asık suratımla kimseninkini etkilemek istemem. bende yeterince düşükken de kimsenin derdine çare bulamam.hep akıl hocası ya da eğlence merkezi olacak değilim ya. düşüncelerimi yayıntı yapmak ve tozlandırmak hoşuma gidiyor bu dönemlerde.

bu gibi durumlar yaratıcılığımı da etkiliyor. çözümsüz durumlarda sükut etmek, yan etki gibi dolaylı kitliyor doğurgan tarafımı. belki sindirim dönemidir:)))) gurul gurul ederek, bağırsaklarımdan geçmesini ve foseptiğe karışmasını beklemek lazım:)))

ama yeni birşeyler üretemesemde, eskileri derleyebiliyorum. düzen manyağı oldum bu aralar..!! topladım derme çatma , kağıtlarda, peçetelerde, bulduğum her yazılabilecek olan yerlerde, yazıp çizdiğim ne varsa.... okudukça durum değerlendirmesi gibi geliyor. ne yaşamışım, ne tepki vermişim,,, sonra izin vermiş miyim, öfke yapmış mıyım??? yoksa salmış mıyım mevlaya???

hep öfkeden ve haksız bir durumdan beslenmişim. salmışım evet.., bir dönemi kendime suskunluk edinip, içimde tolere edip, yeme , yutma, hazmetmeyi bitirip, sindirip , yeniden hayyddiii hoopppaaaa diyebiliyorum:)) bu huyumu seviyorum. HALLETMEDEN ARDIMA ATMIYORUM, YAŞADIĞIM HİÇ BİRŞEYİ BİRİKTİRMİYORUM, HALLEDİYORUM. içimde defterini dürüyorum onun.konunun ne olduğu önemli değil.iş, aşk, hayat, sağlık....vs.benim sevmediğim kafaya takarak beklemek değil, çözmek...çözümsüz bırakılanlar bünyede kist yapan virüsler gibi. karşımdaki iletişim yetmezi olsa bile onu kendi haline bırakmakla bitmiyor iş. hadiseyi düşünmemek için, kendine zulum yapmamak için, ikinci adım; içinde çözünürlüğe ulaştırman, içini rahat ettirmendir.oldu napalım unut gitsin diyorsan bu yarım bırakmaktır.kalan yarısını hayatın içinde başka bir örnekde muhakkak yaşarsın. o yüzden halledecek ve tamam ohh bee diyeceksin. kendimle sıkı bir pazarlıktan ve münakaşadan sonra unutarak değil, doğru kararı vererek uzatmamış ve bilinçaltı yaratmamış oluyorum böylece. git evrende kaybol şimdi diyerek...... bende varolmıyorsa ben ne yapayım di mi ama:))) zorla güzellik olur mu olmaz mı bilmem. yok yookkk bunu da bilirim ben. güzellik...: güzel olsun istiyorsan olur. ilk başta aleyhine bile görünebilir. bu durum senin hayrına ve güzeldir. OLDU İŞTE:))))

kendini telkin etmeler ustası oldum. sohbetimde iyidir kendimle, küsüşmeyi bilmeyiz biz içimle. sadece bir dönem konuşmadığımız olur o kadar. yorgunluk adı.hoşgörüsü vardır özümün. sabırsızlığımı da sayarsak uzun sürmüyor yani. konuşmazsam çatlarım ben. ikizler burcuyum nitekim:))) içimde tutmayı da sevmem. bir de kasvet varsa hele at gitsin kardeşim..!!!! kir, pas, yağ, tüm lekeler için acil öneri paketleri hazırlamıştım yıllar önce:)))) kullanma zamanı..!!! ddiinnngg doonnggggg vakit tamam.......

içimi teşhir ettim biraz. teşhir doğru mudur tam olarak??? vitrine çıkarmadığıma göre. peki içimi döktüm diyeyim. yayıntı yaptım. arızalı parçayı arıyorum. bulduğumda toplayıp, çalışır hale getiririm:))))

yeteneklerimi özledim... özlemle kalın, hoşçakalın..!!

9 Mart 2010 Salı

tüm hakikatlerin gerçek olsunnn:)))) doğduğunda tüm melekler yanında, dileklerin gerçek olsun.DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN.





ceniniimmmm..... iyi ki doğdun demeyeceğim. çünki daha doğmadın...!!!! sen dünyama geldin ama dünyaya gelemedin. şimdi kendi dünyanda, seni, bende misafir etmek için sabırsızlanıyorum:))))) kanaviçem, iğne oyam, türkan şoray kirpiği motifim.... okyanus dibim, derinim.... varlığın en çok bana armağan oldu dünyada.susturdun da çoşturdun da...DOST dediğim,kelimenin anlamını kana kana içtiğim,ilk sende edindiğim,biriciğim. saklı gizlim:)))) fedakar melankolim....kelimelerimi dansettiren karakuzum....seninle dertleşmek,seninle gülüşmek,tüm bunları yaparken küçük notlar tutmak...birbirimizin mesaj kutusuna bıraktığımız içimizin çığlıkları,şaklabanlıkları... günün birinde, seninde dediğin gibi sırf bunları senin için derleyip, okumayı öğrenmeye başladığın ilk doğumgününde vereceğim sana:))))))

defterim telefon konuşmalarımızın komik notlarıyla dolu..senin sözlerinden...;

-tteeyy teyy teyyy!!!! hheyy sizleeerrr...,SİZSİZ sizlerr,,hadsizlerrr,tiniyetsizleerrr,terbiyesizleerrr:)))))) asimetriklerr...biz ADİ ve ANİ değiliz. biz AHESTEyiz....ama seviyoruz gerizekalı teferruatları:)))

ve yine sana yazmışım bak:)))notrikalarımdan;

-sen benim duvarımsın,
arada bir yazdığım,
arada bir çarptığım,,duvarım.....
ve ben seni hep eskiye boyuyorum.
neyse ki
cami duvarı değilsin
işediğim:))))

altında telekinezi var açıklamasını not düştüğüm..merak et yazmayacağım buradan:))))ve devamı,,, pablo picasso'nun, van gogh ve monet'ten farkı:))))salvador dali'yi okurken de bizi bulmuşum.biz CATALON'luyuz diye not düşmüşüm.limitsiz secret kitabında sayfa 80 ve 81'i filiz'e oku demişim.altında da ayva tatlısının tarifi var hahahahaahahahah.onu da sana sormuşumdur muhakkak.kübizm empresyonist,tezhip ve minyatürde bunlardan senin de hatırladığın bazıları:)))))) senin hayatın detaylarda saklıdır.kalabalıktır ama karmaşık değildir.oya gibidir,falların bile.meydan larousse'im benimmmmmm..!!!

bak bu da facebook ınbox'dan;

Harika San 05 Aralık 2008, 19:11
bir yerde okumuştum erkekler sol lobu kadınlar sağ lobu kullanırlarmış, ve sadece işlerine gelince diğer lobu kullanırlarmış. eğerki kişi iki lobu da aynı anda kullanıyorsa kesinlikle yaratıcı bir birey oluyormuş. fakat 2 lobu aynı anda kullanan kişilerde manikdepresif gibi sinir hastalıkları daha sık görülüyormuş. sanırım nedeni kişiliğin hangi alana kanalize olacağına karar verme aşamasında yaşadığı gelgitler.

yaaaa ejnebim benimmmm böyle işte yaz yaz bitmez...her yerde, her zaman, uzaktandan da, sımsıcak bir sevgi ve şefkatle sürdürülebilen dostluğun iki farklı,YÜCE:)))))karekterdeki örneğiyiz biz.beyinlerimizi uçurmaya dönüştüren,klasiklerden.uzun uzun birbirini dinleyip,neye ağladığını unutturabilen,varlığına emin olma duygusunu sonsuza kadar bildiğimiz,içimizde var olan kuvvetli duygulardan ve bunu birbirimize hatırlatarak ,güç alıp yola koyulduğumuz,yolda yorulduğumuzda bir yudum suyu paylaştığımız,birbirimizde nasıl göründüğümüze değil, hayatta nasıl göründüğümüze dair AYNA olduğumuz..öyle birşey varlığın. yani seni anan benim için doğurmuşşşşş:))))) hamurunu benim için yoğurmuşşşşş..

işte bu yüzden varlığını olanca bencil duygularımla sonsuza kadar istiyorum.bu doğmamış halin çok hoşuma gidiyor aslında. hayatı kendin için yaşasaydın belki bende bu kadar olamazdın. ama şimdi bencilliğimi bırakıp doğmanı istiyorum.kendin için yaşamanı ve sonsuza kadar mutlu olmanı,kendincelerini yaşamanı. seni çok seviyorum yufka yürekli canım arkadaşımmmmmmm.SENİ ÇOK SEVİYORUM... ömrünce bu cümleyi duy herkesden ve sende söyle.....

tanjant'ından sevgilerle:)) : (Birim çember üzerinde, orjinden tanjant eksenine doğru çizilen doğrunun altında kalan açıdır. 90 derece ve katlarında tanımsız olur.)

HAAAPPPYYYYYY BBİİİİRRTTHHHDDAAYYYY TTOOOO YYOOOUUUUU

8 Mart 2010 Pazartesi

düşüncelerim,protokol problemi yaşıyorlar beynimde....:))))


***sen kendini bul getir...,ben muhakkak tanırım.
***yazıyorum yetişircesine,seviyorum kendimi yakalamayı..
***kendimi sakladığım yeri unuttum,kaybetmek değil benim ki:))
***sadece yıldızlar görebilir..!! gece ol..
***sebep edineceğine kendine, yapamadıklarını edin sen!!!
***kuş beynini kapan,gelip bende uçuruyor. nedendir:)))
***kapıdan kovma nefretle...kabahatli olursun..,al içeri suç işlet,inan haklı olursun:))
***dekoltemsin sen benim:))
***özgürlüğünüze sahip çıkmazsanız,el değiştirir.
***önde olmak güzeldir,arkandakilere de güvenirsen eğer..
***telaşlı tavırlar içinde,endişe teşhircisi:)))
***inanılır gibi değil,sahidenler...
***gel de anlat bir sürü naylona, kese kağıdı olmayı........
***füme degradedir en sevdiğim sabahlar..
***boşaltmak lazım yürekten..yer tutanları.insan yayıntısı istemiyorum.
***kendime kadarım.
***beni 500 yapmak için ikiye bölmek lazım:))))
***idareli kullandık tüm yetmezleri..
***huzur;iki ayaklı olup,bir gece vakti,ansızın gelmez....
***itinasızlıklara,itirazsızca susuyorum...itinayla

NOT: zamansızca yazdıklarımı,zamanlıca paylaşmak günümdeyim...notrikalarım benim.yazıvermişim öyle dağınık.derli toplu dursunlar gözümün önünde şöyle:)))

sevgilerrrr....

5 Mart 2010 Cuma

örgüt dediğin...!!! (olur mu olmaz mı bilmem)...:)))))))))


örgütcülük nedir??? kim kimi ne şekilde, nasıl örgütleyebilir??? örgüt için ne gereklidir? daha sonra da bu örgüt nasıl bir arada tutulur ve geliştirilir?????

bir örgüt için önce aynı şeyleri düşünen,isteyen ve belirten insanların olması gerekir. bu; aynı şikayetleri olanlar içinde, aynı mutluluk ve yardımlaşmayı sağlamak isteyenler içinde, bir bulut içinde uçmak isteyen insanlar içinde geçerlidir. yeter ki benzer istek ve fikirde olanlar bulunsun. işte burada insan kaynağı fazla olan kişilere ihtiyaç vardır.insan biriktirmiş,iyi gözlemleyen,kişinin halinden anlayan o kişilerdir örgütcüler. sırf bu yetmez.ikna kabiliyetinden ziyade, zaten var olan bir itibarı,inandırıcılığı olması lazım ki güven duyulsun ona.bu güven duygusunu bazen beden dili verir,bazen ses tonu.küçük yerlerde ise kişinin bizzat huyu hüneri.geçmişdeki insan ilişkileri referansıdır onun.GÜVENMEK,ardından İNANMAK ve harekete geçmek.zaten inandığın birşeyler varken buna inandığını bildiğin diğer kişileri bir araya toplama hali.

bu kişiler toplandıkdan sonra geriye onları idare etmek ve sözcülüğünü üstlenmek kalır.işi daim kılacak olan en önemli aşama da budur.DEVAMLILIK.bu devamlılıkda, o günden sonra kişilerde uyandıracağın SAYGINLIKdan geçer.zaten düşünüyordu,seni gördü,inandı,güvendi ve saydı. ve ÇALIŞMA orda başlar.faaliyete geçme zamanıdır.

eğer bir örgütcü buraya kadar BEN yaptım ruh haliyle,benim dediğim olur tavırlarına kapılırsa,örgüt içinde bölünmeler olur.hayatı ve kendini öncesinde sindirmiş insanların bunu yapması daha doğrudur. şöyle ki;zaten bilinen,zaten başarmış,zaten saygın,zaten şefkatli,zaten kişiye değer veren vs vs.bu kişiler insan değeri bilir,çünki zaten kendisi DEĞERLİDİR.bu çoklukta aynı davranabilen, gelişimini tamamlamış karekterler bulunursa kemik taban oluşur.kalabalık olması gereken bu kemik oluşumda, örgüte zarar getirecek her türlü davranışı engeller.aynı düşünmekten ziyade, dikte edilerek değil,aynı davranış biçimini de benimsemiş insanlardan oluşmuş olması ki bu bir çekim yasasıdır, o örgütün başarısını perçinler.bir uyum ve aheng getirir.dolayısıyla gerisinde oluşabilecek ki( her birarada yaşayanlarda olur)karşı görüşler olduğunda, bu aynı davranışlara sahip olan,kemik taban demokratik bir tartışma platformu hazırlayabilir.dinleyebilir,çözüm sunabilir,ikna ederek,kaybetmeden yoluna devam edebilir.kavga psikolojisini hiç tetiklemeden,olası bir sorunu halledebilmektir başarı.

hayatın insanlara yaşattıkları işte.gönlüm böyle istiyor.olur mu olmaz mı bilmem.yaşanmış örnekleri var mıdır onu da araştırmadım bilemem.gönlüm huzur istiyor,uyum istiyor,tartışabilmek ve çözüme gidebilmek istiyor.tartışmaları bile kolkola girip,nüktedan yapmak istiyor.....huyunda yokken insan çıldırtanları istemiyor...

bugün benim canımm galiba çok şeyler istiyor:))))

sevgilerimle,dostca kalın..!!

4 Mart 2010 Perşembe

hey gidi anasının tosuncuğu:)))


hani bir çocuk düşünün...!!! küçükkenden gıdığını dışarı çıkarıp,kaykıla kaykıla,gamsız gamsız yürüyen:)) hay maşşşaallahh anasının koçu tarzı..!! evde şımartılıp, okuluna yollanmış, anasının müdürle samimiyetide varsa hele,okulu kendisinin sanan..kendine dair bir fikri olmadan,evdeki sözleri büyük adam olmuş gibi gıdığından çıkan sesle konuşan:))) öğretmenden de torpilli,parmak kaldırıp,bir şiiri o gün için sözde özgüvenle okuyan..bu anasının şişkinine bir iğne batırsan ağlar avaz avaz,düşünmez ki karizma gitti. düşünmedi ki hiç,anasının sözlerini tekrar etmekten.bir müsamereye çıksa terler boncuk boncuk,al al olur topacımın yanakları,anasını arar gözleri,paylaşamaz hiç bir arkadaşıyla heyecanını.karşıdan onu sevmeyen bir haylazın bakışını görse,korkuyla gider müdüre şikayete.çünkü yap çocumm diyen bir aile var,oğlan yetiştiren,ileride kendi başına adam olamayacağını hiç aklına getirmeyen:))) o çocuğun özgüveni gelişmesi için fikrini sorarak yetiştirmemiş,ezber kültürü ile tuhaf yetişmesine sebep olan... ooffff ki ne oofff

bunların büyümüş halini hayal edebiliyor musunuz??? önce sudan çıkmış balık olurlar. apış araları pişik olmuştur ama belli etmeksizin hayatta yer edinmeye çalışırlar. bilinçaltlarında anaları, gözlerinin önünde de hayatları durur.hayattın içinde muhakkak eskiden olduğu gibi bir analık ya da babalık edinmeden yaşayamazlar.kendisine güven duymak öğretilmemiştir çünki. bu torpilli tosuncuklar hhöött lafı duysa,topuklarını popoya değdirerek kaçmak isterler,kaçarkende arkaya bakmaktan yol alamazlar.komik tiplerdir kırmızı yanaklı ve her daim terli halleriyle.çoğunun mimiğine oturmuştur yalnızken,kaşları endişeli bir ifadeyle yukarı kalkık bakınırlar çoğu kez:)))) değişmiyor işte.. fotoğraflara bakarken aklıma geldi,gözüme ilişen bir tosuncuk..düşündüm şöyle bir yarım saat bu yazdıklarımı içimde,hakkikaten haaa diyerek:))) herşey onlardan önce ve onlar için düşünülmüş,hazırcılıktan obezler... bunlardan sorumluluk ,ince fikir beklemek ne mümküm.....kendilerine değil, her daim birilerine tutunup,güvenerek yaşarlar, şikayet yetenekleri üstünlük kazanmıştır.

hantal yapıları,hantal düşündürtür çoğunu...lafım yanlış yerlere gitmesin,bunlar anasının tosuncukları..!!! daha dişidirler, herbirşeyi bilirler... hatta ağda hazırlamayı bile :)))babasının tosunu olanı sonra anlatırım.. eril ağırlıkları daha fazladır....kendinin tosunu olanları ise çok severim:))) onlar eğlenceli relax tiplerdir.kendileriyle barışıktırlar.şikayet etmez,hallediverirler hadiseyi. yaradılış mıdır yoksa aile içi eğitim mi ne derseniz deyin..

anasının sıskaları başka bir günün konusu olsun..:))) herşey gönlünüzce olsun..!!!

3 Mart 2010 Çarşamba

kusur kadı kıznda da var:)) ararsan bulursun..!!


Kusursuz hayat olmaz, kusur arayan önce kendine dönüp bakmalı!.

Hayatımız, yaşama karşı olan tutumumuzla, kendi bakış açımızla doğru orantılı aslında. Yaşama nasıl baktığımızla ilintilidir, içinde olduğumuz bu dünya...
Dışarısı ne kadar güzel olursa olsun, eğer gözlerimizi şehvet veya nefret bürümüşse, güzelliğin zerresine rastlamayız çoğu kez. Yahut tam tersi mayamızda güzellik varsa, hiçbir koşul bu güzelliği görmemize engel teşkil edemez. Çünkü hayatta olduğumuz her an, öyle bir bütünlük içinde oluruz ki, bakış açımız hiçbir olumsuzluktan yara almaz...
Tıpkı Hayyam'ın dediği gibi;
"Sevenler için güzel çirkin hepsi bir,
Erenler için cennet cehennem hepsi bir,
Kendini veren ha ipekli giymiş ha çul,
Yastığı ha pamuklu ha diken, hepsi bir."
Aslında ruhumuzda ne varsa, öyle bakıyoruz hayata öyle değil mi? Şayet bütünlük ve sevgiyle doluysa benliğimiz, gözlerimiz dünyaya ve yaşadıklarımıza kinle bakmıyor, bakamıyor...
Lübnanlı düşünür Halil Cibran'ın dediği gibi "Gözlerimiz ruhumuzun penceresidir ve ruhumuzda umut varsa, dış dünyaya da umutla bakarız."
Aslında, gerçekten de durum hep böyledir.
Ruhu karanlıklar içinde kalan kişinin, aydınlığı görmesi beklenemez. Ruhunda engeller olan kişinin, yaşadığı olaylardaki çirkinlikler yerine, güzellikleri görmesi beklenemez. Gül yerine diken ya da kelebek yerine koza fark edilecektir çoğu zaman. Engelleri aşmış ve kendi içinde mutlak barışa ulaşmış kişiler ise, olayların daha olumlu yönlerini göreceklerdir.
"Aynı pencereden dışarı bakan iki adamdan biri sokaktaki çamuru, diğeri ise gökteki yıldızları görür" diyen Frederick Langbridge, hayatımızın kendi bakış açımızla doğru orantılı olduğunu çok iyi vurgular.
Yolumuzun sonundaki o BİR'lik ve BÜTÜN'lüğe şartlar ne kadar zor olursa olsun, kötümserliğe kaptırmadan ve yüreklerimizdeki umudu yitirmeden, ulaşabilmeliyiz... Ya da ulaşabilmenin yollarını bulmalıyız... Veya Yol'un, gerçek yolcularının, peşi sıra gitmeliyiz...
"Kötümser, yalnız tüneli görür, iyimser tünelin sonundaki ışığı görür, gerçekçi tünelle birlikte ışığı ve de gelecek treni görür" (J. Harris).
Elbette, önümüzdeki ve elimizdeki hayata gerçekçi bakmak durumundayız. Çiçeği ve kelebeği fark etmek bizim elimizdedir yani...
Ruhumuzda yaralar ve şartlanmışlıklar varsa eğer veya ruhumuz hastalıklı ve dar kalıplı insanlar tarafından tıpkı günümüzdeki gibi etki altına alınıp yönetilmeye başlamışsa, yaşadığımız dünyayı biz de hastalıklı ve dar kalıplar içinde ve onların gözlerinden görmeye başlarız...
Bu durumu farkedip, bir an evvel kendimizi kurtarmalıyız...
Tutumumuz nasılsa, hayatımız da o anlamda yön değiştirir. Ya güzelleşir her şey ya da çirkinleşir. Bunu yapan biz oluruz daima. Sizler de görmüşsünüzdür muhakkak; hiçbir neden yokken vesvese, sinir yapan bazı insanlar... Olan her şeyde bir kusur bulurlar... Pürüz içeride mi, yoksa olaylarda mı acaba?
Oysa "Kusursuz dost olmaz!" diyor Mevlânâ; "Kusursuz hayat olmaz, kusur arayan önce kendine dönüp bakmalı!.."
Her şeyde bir kusur arayarak yaşarsak, hatayı arayan gözlerimizi çapak tutar. Bir süre sonra, yarım yamalak bakışlarımızla ne renklerin ayırdına varabilir ne de ışığı fark edebiliriz!..
Elbette "hayat detaylarda gizlidir" sözüne katılıyorum ama, bu detaylar da kusurlar üstüne kurulmamalı.
Her an karşınızdakine, "Şimdi ne hata yapacak?" gözüyle bakmamalıyız. Önümüze gelen her fırsatta, binbir sorun bulmamalıyız. İçinde bulunduğumuz anı sürekli kötülememeli ve memnuniyetsiz tavrımızı zaman zaman rafa kaldırmalıyız. Çünkü hayata nasıl bakıyorsak, o da öyle şekillenir.
Eğri bakıyorsak eğri, doğru bakıyorsak doğru... Ve bunu seçen sadece bizleriz. Dolayısıyla bazen aza kanaat getirmeli, bazen ufak sevinçleri abartmalı ve bazen de tüm durumlarda pozitif değerler aramalıyız. Tabii dışarıda iyi manzara istiyorsak.
Richard Wilkins'in de dediği gibi; "Pencerenizin camı kirliyse, (veya kirletilmişse) dışarı çıkıp manzarayı parlatmanız boşunadır".
İşte bu olumsuz durumdan ve olumsuz düşüncelerden bir an evvel kurtulmak ve sevdiklerimizi de kurtarmak için, içimizdeki o saf ve temiz SEVGİ enerjisine kendimizi döndürmeliyiz...
Çünkü, bizim tırtılın "dünyanın sonu" dediğine, görmesini bilen usta "kelebek" diyor, bunu asla unutmamalıyız...

Her daim "sevgi"de, "huzur"da ve "içsel mutluluk"ta kalabilmemiz umuduyla...

insan kaynaklarından EKREM ÖZTÜRK'e sevgilerimle...

1 Mart 2010 Pazartesi

sobelenmemiş ebe yoktuuurr:))) ne söz gümüş ne sukut altın..!!


kendini saklayanlar var...!!! çok kötü sanmayın dediğimi..biri alkış yapmadan kendi alkışlamayan,biri kalkıp gitmedikçe,yerinden kalkamayan... merak edilmek isteyenlerde var,bunlar,ayıp olur diyenlerden fazla....hasta toplumuz zaten...olanları olmayanlardan çıkarırsak,az gözükmemiz bundan,yok ses çıkaran...!!! bizi yetiştiren sistem,yüksek sesle istemeyi öğretmek yerine, veya kendi içinde çoğalmayı, bunu örgütleyip aktarmayı, ya üşengeçlik ya da baştan inançsızlık ve ayıp sayarak düşüncemizi sıfırlamayı öncelikli alışkanlık edindirmiş bize.alışkanlık değil ki adı bastırılmışlık aslında.sistemde değil kabahat.. aile yapısında..!! nicelerini bilirim hadi be sende dedikten sonra ailesine, hayatta yer edinen kendisiyle. tam da burda kendin olabilmekte sorun..kendine inanmak,kendini bilmek, kendin yapabilmek......bu işin uzun yıllar alan yanı..!! boyun eğmek terbiye değildir.ama ne yazık ki küçük yaşlardan beri konuşursak, bağrılarak sus, çok ayıp,sen bilmezsin gibi tepkilerle korkutulduk biz.çaresizliği o zaman öğrendik.ve sadece bir odaya kapanıp,kırılmış gururmuzla,sessizce ağlayabildik.bilinçaltı oluştu.büyüdüğünde önce okulda öğretmenlerine,sonra işinde üstlerine susmak!!!!!insan içinde rencide olmamak ve işten atılmak KORKUSU. KORKAK BÜYÜTÜLDÜK.daha doğrusu kendimiz gibi büyüyemedik.büyüdüğümüzde çocuk akıllı kaldık.aklımızı başkaları yönetti.ayıplarla, günahlarla doldu tüm loplarımız.

inançsısız biz ve kendine güvensiz. öğretilmiş inançlarımız çok var,,,, ama toplumsal, sesli,yaptırımsal söylemleri lafta,,,,uygulamada tırsık, bazen de, [desem kim anlayacak) küskünlüğünde...büyüdük.ya da hadi insanları,buldun buluşturdun çoğalttın... sen varsan var hepsi..!! sustun mu dağılmaz örgüt dediğin, güdümlü olmaz. her birey konuşacak... hadi biz eski nesil bastırılmışız. örf adet anane derken inanmışız, alışmışız. ayıplara günahlara saygı öğretilmiş, dışlanma paniği oluşturulmuş inanmışız,pusmuşuz.büyüğe saygı genelinde, her büyüğü saymışız......... bbbiiirrr iikkiiii üüççç ddööörrtt:))))) ben çok saymışım hele 100 e kadar sayarak uyumayı da öğrendim:)))))

okul da öğretmiyor hayattı.!!! yaşayan sensin,düşünende.. bu doğru denilene,o dedi diye bakarsan öyle sanıyorsun. eğri denilenden uzak duruyorsun. doğru aile çocukları ile eğri sokak çocuklarını kıyaslarsak,,,, biri kitapları öğreniyor diğeri sokaklarda hayatı.!!!!! işte tam burdan sonra kullanmak başlıyor öğrenilenleri,onlar çocuk kalmıyor!! okuyanla, yaşayanı kaynaştırdığında başlar alışveriş............. biz de aman uzak dur var. uzak dur tehlikeli!!!!

kimsenin yerinize düşünmesine izin vermeyin.hele hele sizin yerinize yapmasına! hayatı yaşamak yerine,niye bir başkasının fikrini yaşatasınız ki??