27 Kasım 2013 Çarşamba

TEO-Rİ

iç güveysinden halliceydi kadın.. mutluydu da kendi çapında..derken geçmişi at arabalı,direk dibi şaraplı,mapushaneli bir fakir edebiyatı ustasıyla denk düştü yolu..egonun sadece geçmişte ve gelecekte yaşadığını biliyordu ama anı yaşayamayan bu adama izah edemiyordu durumu... adam haykırıyordu..
 - beni anlamıyorsun...!!! 
oysa anlamamak değildi vaziyet,, sadece bu acitasyona bir son vermek ve ana döndürmekti niyeti.. ayrıca kimse, hiçbir kimsenin ,hallaç pamuğu gibi dilene doladığı ve unutamadığı karanlık geçmişini, defalarca dinlemek zorunda da değildi... hele etrafı ,çocukluğunu daha sağlıklı geçirmiş insanlar çeşitliliğindeyken....... neydi bu metozori.....kendini acındırarak mı sevgi istiyordu bu adam.... hay allah....!! çırılçıplak soymalıydı bu adamın ruhunu ama nasıl.... kendine dermanı zor buluyordu bu sıralar.. şefkat ya da günlerce dinlemekle rahatlayacak bir durum gibi gözükmüyordu yaşanan... bundan aşk yaratmak ,kırık dökük bir öyküden öteye geçemezdi ki... ayrıca önceki deneyimlerinden biliyordu, sözü vardı kendine... artık bir adama annelik yapmayacak ,kadınlığını ,üstelik yıllarca ertelediği kadınlığını yaşayacaktı... bu karanlık adamın ,agrasif, şiddet ,kan ,öfke dolu yaşamından değil beslenmek, oturmadan aç kalkmak istiyordu sofradan... yokluk yorganıyla örtünmüş olan bu adam ,davet ediyordu kadını da,yorgan altına.. hiç bir umutlu sözü yoktu geleceğe dair... yaza bel bağlamış halleri olsa da,, ne kış geçecek ne bahar gelecek gibi gözüküyordu...  o esnada bir gözaltı daha oldu adamın.... ailesine ne diyecekti kadın...... ya oğlullarınaa...... onlar küçük bir muhitin, değil karakol,en ufak kavgada ses çıkmasından korkan insanlarıydı.... o evlatları için örnek bir anneydi... bu kasvetli ve suça bulanmış adamla yaşanabilir miydi... ileride oğlan böyle bir kadın getirse, olmaz denilebilir miydi...   durması gerekiyordu... aslında dert ettiği şey tam olarak bu değildi.. yani bununla sınırlı değildi.... geçmişe takılı bir aklı yoktu kadının, unutturabilirdi.... ama medet umulmak farklı bir yük getiriyordu omuzlarına... alt kültürde birikmiş, aptal namus kavramlarıyla baş etmek... başına buyruk , biraz düzelince şımaran ,aç bir ruhla mücadele etmek... eli sopalı ,acımasız bir adamı sevmeye talip olmak... durumsuzluklardan ,durum ve duruş yaratıp, bir ev hayatını ve bunun getirdiği sorumlulukları öğretmek... maddi imkansızlıklar da üstüne binince ,zaten komplexli bir kimliğin, kendi kendine ezilişlerine ,cümlecikler bulup ,alttan alıp ,sabretmek, kendi hayatına kast etmekti apaçık....

garipti... saatlarce aynaya bakıp, kendini süzen ve ne yakışıklıyım diye gezen o adam....ya çok kocaman bir boşluğu ya da önüne geçemediği bir hiperaktivitesi vardı... elinden bırakamadığı ve sürekli kurcaladığı telefonu , facebookuna ,her anı ve her duygusunu deşifre eden ,amacı kendinde saklı halleri ,aklına  ansızın gelen geçmişi , herkesi eleştiren ve küfreden halleri, bir huzursuzluk abidesiydi..... yani ,eğer isteğe bağlı kişilik bozukluğu yok ise ve yahut bipolar kişilik bozukluğu... neresinden ve de neden tutsundu ki kadın........... kendine ve mutluluğuna ve kadınlığına düşen hiç bir pay yoktu bunda.... evde ,yıllarca bir aile sofrasında önüne yemek konmamış, bunu özleyen ama yemek beğenmeyen o adam.... dır dır dır , car car car kadının mutfaktaki işine karışan ,bilgiç bilgiç o yemeğin nasıl yapıldığını anlatan yine aynı adam..... işi olmadığından evden çıkmayan ,kadını kimseyle görüştürmeyen aynı adam..aynı zevkleri,aynı dostları ,aynı yaşamları ,aynı fikirleri olmayan ve dikte rejimi, emrivaki  ve acıtasyonla ,o evde kalmaya devam eden aynı memnuniyetsiz adam....

 - tanrrımmm bu neyin bedeli dedi kadın.ne bu böyle... neden susuyorum , neden alttan alıyorum... al bu verdiğin merhametini başına çal... al bu eksik yarattıklarını ,kendin öğret .. ne diye başıma yolluyorsun ki... haaaaaaaaa ne diyeeeee....

bir gece ,sabaha kadar yatakta olmayan adamın
 - yine para eksik ,ödeyemezsem cezaevindeyim serzenişleriyle uyandı.... 
sabaha kadar twitter, facebook oyalanmış, birikmiş gecesini ,kadına patlamaya çalışırken,son günü olduğunu kavrayamadı adam ...ne verdiği kasvetin farkındaydı, ne veremediği mutluluğun ... ne açgözlülüğünün , ne sevginin, ne fedakarlığın.... aslında ne de adamlığın ,,, adam olmanın ... bir evde adam olmanın... ailede bir adam olmanın...!!! yani tüm farkındalıklarına perde inmiş bu adamın akibeti, pek de bilinmeyen değildi...

- el vermekle kol gideceğine dedi kadın ..... git artık... kendi çıkmazına yürü... ve yol bittiğinde dönme ...!!!!!!!! bir gün paran olabilir... ama insanın olmadıkca ne fayda... derdim parasızlığın değil.... senin sensizliğin... ve senin seni bulman bu vakitten sonra çok zor.... sana seninle güzel geçecek yıllar diliyorum ,farkındalığından sonra... gittiğin yerden de yazma.... biz artık merak etmek değil, merak edilen ve özlenerek yaşanan insanlar olmak istiyoruz.... ben  konuşmayacağım... sen seni bir kenara çek ve konuş artık...

( DEVAM EDECEK :))) 

SEVGİLER

HARİKA SAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorum yaz