7 Ocak 2017 Cumartesi

NEREDEYDİK, NERELERE GELDİK..... NEREYE GİDİYORUZ.. VE NEDEN???

aylar aylar sonra bloğuma girip 'yeni kayıt' butonuna basınca açılan şu sayfada, önce kendime, ,daha doğrusu yazma isteğime koca bir MERHABA, HOŞGELDİN demek istedi içim.. yazılarımın çoğu iç sesimin klavyede kelimelere dökülmesi... anlatmak için , anı kalsın diye, içimden çıksın diye... bazen yoğunlaşıyor, bazen hayat yani seçimlerimiz bize başka bir yoğunluk başka bir telaş veriyor başka bir şeye kanalize oluyoruz... neyse fazla uzattım belirsizliği...anlatmak istediğim şu ki ;:;, bunca zaman neredeyse 1 yıl olmuş yazmayalı ..... bu 1 yıl da kadınlıktan mı alsam , annelikten mi , iş hayatından mı, cümleten etkilendiğimiz terörden mi, tüm bunlar bu noktaya gelene kadar ki algımız yani aslında algısızlığımızdan mı... ?? sonra dedim ki bunların hepsi içinde ve yaşadığım sırayla anlatabilirim tüm hislerimi....sondan başlayayım madem...

sende hoşgeldin 2017... yeni umutların içine daha geleli 1 saat olmuşken ne de güzel sıçıverdin. belki de şiddet dolu gelişindeydi aslında tüm farkındalığın..terör adı altında suiskastlar, bize verilmeyen bilgiler,servis edilmeyen kamera kayıtları, baybayla uğurlayıp arkasından ulan bu amerikalımıydı yoksa katil tartışmaları, akabinde izmir adliyesi.. bizim nesil terör deyince pkk bilirdi. küçükken tv de sadece güneydoğu anadolu asker ve pkk haberleri vardı. şehitler askerlerimizdi... ordu içeri alındıktan sonra yerine konan polisimiz şehit oluyor şimdilerde... değişen ne??? canımız aynı yanmıyor mu?? kürt açılımı bilmemne sorunu , baş örtülüsü, başı açığı derken farklıymışız gibi ,aniden olmuş gibi yaratılan algıda hep bir ağızdan bağrınmıyor muyduk biz kardeşiz, ananemiz annemiz zaten başı örtülüydü.. kürtler oradaydı diye....??? !!!!! şimdiiii tüm bunlardan sonra, birleşin ne demek....... biz yani bu duyguda olanlar hiç ayrılmadık ki..... konu vatan olunca, içimizde yer etmiş milli duygularımızla, biz kavgalı olduğumuz yan komşumuzu da alıp da canla başla ve büyük bir arzuyla katılmaz mıyız gereken mücadeleye...

her gün öyle canlar yanıyor ki, sabah kalkıp rutin yaptığım işlerde vicdan azabı duyar oldum... yüzümü yıkayıp , gözlerime kalem çekerken, içi yanan annecikleri düşünüp vazgeçtiğim zamanlar, camın önünde kahve keyfi yaparken,,, keyfi kaçırılmış bir sürü insan feryatları... normal yaşamınıza ve yaşam sevincinize sekte vuruyor... evlatlarımız okuyor ve boktan yere ölüp şehit densin istemiyorsunuz... ne demek şehit????? savaşa gidip, o amaca hizmet ederken ölene denmez mi şehit?????? yolda yürürken ,taksideyken, okuldayken vs vs hükümet  politikasından , ansızın boşyere ölene şehit mi denirmiş......habersizce masumca öldürülmek....dünya liderleri bu işleri artık bilgisayardan oynanan savaş oyunları gibi mi algılamaya başladı bu teknolojik yüzyılda acaba???

korkunun ecele faydası yoktur evettt...!!!!! ama korkunun ,yaptırmamak açısından kodese girmemek gibi faydası vardır..... korkuyoruz işte..... sokağa çıkmaya, yazmaya, fikir beyan etmeye... herşeye...güven duygumuz kalmadı, ne insana, ne adalete, ne de hiç bir sektöre... sanki havadan bir bulut geldi yağdı.... damlacıklar bazı insan beyinlerine aktı....işlevsiz bıraktı... düşünemeyen ya da nasıl örnek vereyim ki... mesela yemeğiniz yandı.....biz çözüm odaklı hemen evdekilerden yeni bir şey yapmaktansa,,,, günlerce bize o tencereyi satanı,efendime söyliym, o yemeğin kısık ateşte pişirilirse yanmayacak olduğunu, sonracıma içine konulacak su miktarını falan konuşuyoruz günlerce............!!!!!!! yemek yandı lannn yemmeekkkkkkkkkk...... açsın akşama ...yap yenisini işteeee bir susun.... yandaş medya deyip deyip aynı kanalları izlemenin ne manası var.... madem yandaş, sana anlatacağı ,senin tahmin ettiklerinden ibaret olmayacak mı??? sen bir daha dalgın olmamaya ,unutmamaya gayret etmezzsen yeniden yanacak o yemek..!!!!!!

sosyal medyayı açıyorsunuz..... tweetlere bakıyorsunuz fuatavniden sonra canbatuta var... suikastlerden 2017 martında 2. darbeden bahsediyor, içeriye atılan paşaların zehirlenmesinden bahsediyor,,,,, mhp den istifa eden Atilla Kaya , cumhurbaşkanına açık mektup yazmış, bülent arınç dünkü tv konuşmasında anayasa değişikliğine bakış açısını anlatıyor.... Erdoğan'ın yola beraber çıktığı arkadaşlarının ruh hali fuzulinin dizelerinde ki gibi....  SÖYLESEM TESİRİ YOK, SUSSAM GÖNÜL RAZI DEĞİL,,,ÇEKTİĞİMİ BİR BEN , BİR DE ALLAH'IM BİLİR....

  Şimdi bu durumda ,yıllardır tv seyretmeyen, kolumdan saatimi çıkarıp zamansız yaşamaya ,yani sabah öten kuştan saati bilmeye, doğasında yaşamaya , öğrenmeye,, toprağı tanımaya, çöp diye bir şey yoktur deyip meyva kabuklarından, posalardan sirke ve bitki yağı yapmaya çalışırken,bitkilere ve kullanım şekillerine göre insan vücuduna faydalarını araştırıp,içine kimyasal giren ilaçlardan nasıl arınabiliriz, nasıl eskiden olduğu gibi doğal beslenebilirizi araştırken,  bu yaşama ve anne olarak çocuklarımı daha nasıl rahat ettirebilirim düşüncesiyle yaşamımıza ve onların bilgi ve algı durumlarına nasıl daha yeni ve işlevsel yani faydalı bir şeyler katabilir, öğretebilir ve yapabilirim,,, tüketmekten, üretmeye nasıl yönlendirebilirim, bildiklerimi , onları mecbur kılmadan nasıl heveslendirebilirim ,anlatabilirim düşüncesindeyken , yeni bir şey almaktan ve onu da eskitmektense , elde ki mevcut eskileri nasıl görünüm olarak daha şirin ve renkli hale getirebilirim deyip ,elime geçen her objeyi boyar ve hatta benden dileyen olursa tanıdıklarımınkini de boyarken...her gün tanrıya içinde bulunduğum durum için şükrederken..... nasıl olur da biri... birileri,,,bizi yönetenler tarafından,onların politikalarıyla birden endişeye , huzursuzluğa ,kaygıya korkuya kapılabilirim.??? kimin ne hakkı var ve ben bunu düzeltmek için ne yapabilirim???

ben filmden ziyade belgesel severim... çünkü bilgi vardır.... evrensel yaşayış ve döngü bilgisi... önüme çıkan her makaleyi okurum... astrolojiyi ve kişiler üzerinde ki doğum haritasına göre etkilerini merak ederim... matematiği çok iyi bilmek isterim... şimdilerde ki kişisel gelişimle alakalı bütün öğretiler ve teknikler yapılan meditasyonların ,,,şekilleri değişik olsa da ana tema da anlatılmak istenenleri süzgecimden geçirir ve üzerinde düşünmekten, konuşmaktan haz duyarım.... assos ta ki iş yerim olan memos garden da nasıl bir müşteri porföyü istediğimi, bunun için ise benim daha neler yapmam gerektiğini projelendirir heyecan hissederim... orada oluşturmak istediğim duygu durumu ''kendine gelir gibi gel bana'' dır.... evine, yazlığına, teyzene vs.... süslerken, doğasını  o retro havasını bozmadan.... herşeyin doğal ve katkısız olmasını özellikle isteyerek... herkesin salatasına zerdaçal ekleyip şifaya niyet ederek... kazandığım paralarla hayalim olan şu ''DAVRANIŞ BİLİMLERİ OKULUNU''NU  hayatın içinde duvarsız yapmayı ,kendiğinden gelişecek ve oluşacak bir sistemi kurgulayarak yaşamaya çalışırken ve son derece mutluyken, huzurluyken, şükürdeyken..... ülkenin refahı için çalışması gereken politikacıların , kendi çıkarları için , beni tüm hobilerimden, kendi halimden, öğreneceklerimden , merakımdan, düşüncelerimden alı koyması ve onun yerine, derin bir üzüntü zerk etmeleri...... benim başıma gelmesine gerek yok bir şeye üzüntü duymam için... bu NORMAL insanların hepsinde olan şey değil midir??

kendi halimde, hobilerimle, meraklarımla, araştırmalarımla yaşarken, dışarıdan gelen etkilerle nasıl etkileşim içerisine girdiğimi anlatmak istedim sadece.... herkeste olan şeyin, bende nasıl vuku bulduğu yazısı oldu bu aylar sonra...önümde ne olacağı belirsiz ,topu topu 3 aylık bir sezon....seçtiğin iş turizm..... tamamıyla insandan beslendiğin.... insanlarımız yani biz,,, ve tatil anlayışlarımız... bu da aslında değişen tatil anlayışları konu başlıklı başka bir yazı.... öyle çok gözlem birikti ki haliyle konularda çoğaldı... çok uzun süre yazmazsan olacağı da buydu zaten... ne diyelim...... ne dileyelim....umut biterse hayat biter... mücadele biter,.... emek vermeye ve gönülden inanmaya devam..... durup dururken ölmeden , yaşıyor olduğumuz için şükürdeyiz bu aralar.... kalalım sağlıcakla...

KOCAMAN SEVGİLERİMLE

HARİ KA SAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorum yaz